Pazar Şarkıları #15 “1916 Paskalya Ayaklanması”

Geçen hafta bir referandum arası vermiştim, döndük. Geldik Pazar Şarkıları #15’e.

Bugün bir hikâye anlatacağım. Yenildim sanmanın hikâyesini… İrlanda’nın hikâyesini. Bu hikâyenin ilk cümlesi, 101 yıl önce yarın yazıldı.

23 Nisan’ı 24 Nisan’a bağlayan geceydi, 1916 yılı paskalyası. On altı adam gecenin karanlığına gömülmüş, tedirginlik ve heyecan içinde bekliyorlardı. Birkaç saat sonra gün doğacak, üstüne ayak bastıkları toprakların tarihi sonsuza kadar değişecekti.

Sayıları 1400’ü bulan gencin ayak sesleri, sabah çanlarının sesine karıştı. Ellerinde tüfekleri ve tabancaları, üzerlerinde İrlanda Yurttaş Ordusu’na ve İrlanda Fedaileri’ne ait üniformalarıyla Dublin’i bir anda Allah Allah ettirdiler. Birleşik Krallık askerleri daha yüzlerini yıkamaya vakit bulamadan kendilerini bir isyanın ortasında bulmuşlardı. Ellerindeki binalar birer birer düştü.

Nihayet, Ulusal Posta Binası’nın tepesindeki Union Jack* yerini yeşil-beyaz-turuncu İrlanda Cumhuriyeti bayrağına bıraktı. İsyanın liderlerinden Patrick Pearse, binanın önüne çıktı ve Cumhuriyet bayrağının rüzgârı altında İrlanda Cumhuriyeti’ni ilan eden bildiriyi okumaya başladı: “İrlanda Cumhuriyeti Geçici Hükümetinden İrlanda halkına!..”

Bildirinin altında yedi imza vardı: Thomas J. Clarke, Sean MacDiarmada, Thomas MacDonagh, P.H. Pearse, Éamonn Ceannt, James Connolly, Joseph Plunkett. Yedi cesur devrimci, muhtemelen kendi ölüm fermanlarına imza attıklarının farkındalardı. Mermiler bir hafta boyunca susmadı. İlk şoku atlatan Birleşik Krallık, İrlanda topraklarındaki işbirlikçilerinin de yardımıyla Dublin’i kan gölüne çevirdi. Bir haftanın sonunda, Dublin halkının büyük bir katliama maruz kalacağını fark eden İrlandalı direnişçiler teslim olduklarını duyurdular.

İsyanın on altı lideri, başta bildirinin imzacıları, tutuklandı. James Connolly ağır yaralı olarak ele geçirilmişti. Yalandan bir yargılama yapıldı; af dileyin dediler, hiç kimse geri adım atmadı. Hepsi birer birer kurşuna dizildi. Gözlerini açamayacak kadar ağır yaralı James Connolly’yi bir sandalyeye bağladılar, Connolly başını dik tutmaya çalışsa da fayda etmiyordu. Gülümsemeye çalıştı. Kulağındaki çınlamanın arasında sesi duydu: “Hazır, nişan al, ATEŞ!”

Aslında her şey 1915 yılında başlamıştı. Çanakkale’de. Yıllar boyu sefalete mahkûm edilen İrlanda ulusu için Çanakkale’ye gönderilen çocuklarının geri dönmemesi bardağı taşıran son damla olmuştu. 1798 Ayaklanması’nın ve 1848 Genç İrlandalılar Ayaklanması’nın öfkesini yeniden içlerinde duydular. Kanları, o ayaklanmalarda ve Büyük Kıtlık’ta yitirdiklerinin acısıyla yoğrulmuştu ve artık geri adım atmayacak kadar çok acı çekmişlerdi.

Buraya kadar. “Yeğdir İrlandalı bir göğün altında ölmek, Suvla’da ya da Seddülbahir’de ölmeye,” dediler. Bir daha Kraliçe için Birleşik Krallık üniforması giyip uzak topraklarda can vermeye niyetleri yoktu. Nitekim bir yıl sonra, 1916 yılında, bir daha çıkarmamak üzere özgür İrlanda’nın üniformasını giyip onun göğü altında kurşuna dizildiler…

Herkes onların yenildiğini sandı. Halbuki kendi toprakları için savaşmak ve ölmek kararları birkaç kurşun ile parçalanmayacak kadar kesindi.

Yeter ki inat olsun; kazanılmayacak savaş yoktur. Bağımsızlık ve cumhuriyet yanlısı Sinn Fein, 1918 Birleşik Krallık genel seçimlerinde 105 İrlanda vekilliğinin 73’ünü aldı. İrlanda haylaz bir çocuk gibi hareketliydi. Bir yıl sonra, 1919 yılında, Sinn Fein vekilleri Birleşik Krallık meclisinden çekilerek bağımsız bir İrlanda meclisi kurdular ve 21 Ocak 1919 günü bağımsızlık bildirgelerini yayınladılar.

İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu (namı diğer IRA) silahını kuşandı. Savaş iki yıl sürdü. Birleşik Krallık’ın feleğini şaşırtan iki yıl… Zira aynı iki yılda Anadolu toprakları da İngilizlere cehennem oldu. İrlanda Kurtuluş Savaşı’yla aynı yıl başlayan bizim kurtuluş savaşımız, bir anlamda gizli bir yoldaşlık kurdu. Nitekim, İrlanda meclisinden yabancı hükümetlere yollanan “Dünyanın Özgür Uluslarına Çağrı” başlıklı bir mektup da İstanbul hükümetine değil, emperyalizmle mücadele eden Ankara hükümetine gönderildi.

İki yıl sonunda İrlanda savaşı kazandı. Bundan sonra işler karışsa ve İrlanda bir iç savaşa sürüklense de bağımsız İrlanda Cumhuriyeti’nin yolu artık önü alınamaz şekilde açılmıştı.

1916 yılının o paskalyası biterken herkes İrlandalı cumhuriyetçilerin yenildiğini düşünüyordu. Kan gövdeyi götürmüş, cumhuriyetçiler fena şekilde ölmüşlerdi. Halbuki düşler, birkaç kurşunla yok edilemeyecek kadar bitimsizdirler. Bu yüzden, W. B. Yeats’ın dediği gibi, “Bilmek yeter düş kurup öldüklerini.”

O zaman hiçbir ölüm yenilgiye mahkûm edemez insanı.

İrlanda’nın 1916 Paskalya Ayaklanması bize bunu öğretiyor. Yenilgi mutlak değildir. Yenildiğini düşünen olursa bu öyküyü hatırlasın. Düşlerinden vazgeçmediği sürece kimse yenildi sayılmaz. Düşler, ölüme karşı biricik çaredir.

*Birleşik Krallık bayrağı.

Haftanın Playlist’i

CU CHULAINN – 1916 Proclamation / Come Out Ye Black & Tans (2010)

Adını Kelt mitolojisinin efsane kahramanı Cuchulainn’den alan grup, 1916 Paskalya Ayaklanması’na adanmış The Easter 1916 Rising (2010) derlemesinin açılışını yapıyor. Teatral bir parça: Patrick Pearse’ın okuduğu bildiriyi okuyarak açılıyor, çatışma sesleriyle devam ediyor. Ardından, o müthiş direniş türküsü geliyor: “Come Out Ye Black & Tans”

Black & Tans, İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu’yla (namı diğer IRA) mücadele etsin diye İrlanda topraklarına gönderilip sivil halka karşı büyük katliamlara girişen bir Birleşik Krallık askeri gücüdür. İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu’nun sıktığı her mermiye karşılık savaşla işi olmayan köylüleri ve kentlileri katletmiştir. Black & Tans mensuplarının 1920-21 yıllarında yaptıkları katliamlar İrlanda’da öyle derin izler bırakmıştır ki, hemen her İrlanda cumhuriyetçisi müzik grubu “Come Out Ye Black & Tans” türküsünü en az bir kere söylemiştir.

Türkünün yazarı Dominic Behan’dır. Dominic Behan, parçayı sıkı cumhuriyetçi babasına bir saygı duruşu olarak yazmıştır. Şöyle seslenir Black & Tans’a: “Sıkıysa karşıma çık Black & Tans, çık da delikanlı gibi savaş!”

THE WOLFE TONES – A Row In The Town (Erin Go Brath) (1970)

1963 yılından beri müzik yapan The Wolfe Tones, İrlanda milliyetçiliğinin ve cumhuriyetçiliğinin müzik dünyasındaki en radikal savunucularındandır. İsimlerini 1798 Ayaklanması’nın önderi ve İrlanda cumhuriyetçiliğinin babası sayılan Theobald Wolfe Tone’dan alırlar.

“A Row In The Town (Erin Go Brath)”, The Wolfe Tones’un 1970 tarihli Rifles of The IRA albümünde yer alır. Cesur bir parçadır. Bunu hissedersiniz. Babaları ve anneleri, “Ya bağımsızlık ya ölüm!” deyip yola düşmüş çocukların metanetini taşır: “Görüp görebileceğiniz en tatlı ve zarif şeydi / Oynadıkları o oyun, Erin Go Bragh dedikleri!”*

* “It was the neatest and sweetest thing ever you saw / When they played that sweet game they call Erin Go Bragh!” – Erin Go Bragh, “İrlanda uğruna!” ya da “sonsuza dek İrlanda!” gibi anlamlar taşıyor.

THE CHIEFTAINS & SINEAD O’CONNOR – Foggy Dew (1995)

“Yeğdir İrlandalı bir göğün altında ölmek, Suvla’da ya da Seddülbahir’de ölmeye!”*
Böyle haykırdı İrlandalılar. “Foggy Dew”, işte bunun türküsüdür. İrlandalı bir göğün altında ölmenin türküsüdür. Acının ve başkaldırının türküsüdür. Hem bir isyan türküsü, hem bir ağıttır.

Türkünün bin bir yorumu vardır ama o öfke ve acı en iyi Sinead O’Connor’ın sesinde duyulur. Bu yorum The Chieftains’ın 1995 tarihli The Long Black Veil albümünde yer alır. O albüm bir düetler albümüdür, Mick Jagger bile yer almıştır albümde. Ancak albümün en sahici parçası “Foggy Dew” olmuştur kuşkusuz.

“Foggy Dew” aslında çok eski bir türküdür. Bugün emperyalizme karşı duran her insanın yüreğini titreten hali ise 1919 yılında kaleme alınmıştır. Şöyle ki, ilk bağımsız İrlanda meclisi oturumuna birçok seçilmiş vekil katılamamıştır. Yoklamada her birinin ismi “Faoi ghlas ag na Gaill!” haykırışıyla karşılanmıştır: “Yabancılar tarafından hapsedildi!”

Bu türkü, o oturumda bulunanlardan birinin, Canon Charles O’Neill’ın o haykırışlarla kabarmış yüreğinden dökülmüştür. Evine döner dönmez bu dizeleri kaleme almıştır O’Neill.

“Foggy Dew”, 1916 Paskalya Ayaklanması’nı anlatır. Ama ondan öte, İrlandalıların artık uzak topraklarda mazlum milletlere karşı Birleşik Krallık için değil, kendi topraklarında Birleşik Krallık’a karşı kendi ülkeleri için savaşacaklarının beyanıdır. Bu türküde saklı bir tarih de yatar: Çanakkale Savaşı’nın İrlandalılar için nasıl bardağı taşırdığını gösteren “Foggy Dew”un yazıldığı yıl, hem İrlanda Kurtuluş Savaşı hem bizim kurtuluş savaşımız başlamıştır. İki kurtuluş savaşının bitiş yılları da aynıdır.

* “’twas better to die ‘neath and Irish sky / than Suvla or Sud-El-Bar”

LOREENA MCKENNITT – The Wind That Shakes The Barley (2010)

“The Wind That Shakes The Barley” türküsü, Robert Dwyer Joyce adında bir şair tarafından yazılmıştır. Bir gencin, 1798 Ayaklanması’na katılmak üzere sevgilisiyle vedalaşmasını anlatır. Son bir öpücük, sonra bağımsızlık ve cumhuriyet için Birleşik İrlandalılar Topluluğu saflarına!

Barley, arpa demektir. Her yıl bıkmaksızın baş veren arpalar gibi, İrlanda halkı da bıkmadan usanmadan İngiliz zulmüne ve monarşisine karşı mücadele edecektir. “Arpayı titreten rüzgâr(ın)”*olayı işte budur.

Bu eski türkünün birçok yorumu bulunmaktadır ama Loreena McKennitt’in büyülü sesi adeta savaşa giden o İrlandalı gencin yanına götürür insanı. Bambaşkadır. Bir düş kadar sahicidir.

Bu arada, şarkıyla aynı adı taşıyan bir de film vardır. 2006 yapımı bir Ken Loach harikası. İrlanda Kurtuluş Savaşı’nı ve ardından başlayan İrlanda İç Savaşı’nı konu alır. Üç ya da dört defa izledim, her defasında aynı öfkeyi, heyecanı ve acıyı duydum.

* The wind that shakes the barley

THE WOLFE TONES – James Connolly (1972)

İskoçya’da başlayıp İrlanda’da son bulan 47 yıllık yaşamında James Connolly milyonlarca insanın hatırasında cesaretin ve cüretkârlığın diğer adı oldu.

Conolly, genç yaşta Marksizmle tanışıp İskoç Sosyalist Federasyonu’na katılarak devrimci mücadeleye atıldı. 1910 yılında İrlanda’ya gelerek burada İrlanda sosyalist hareketinin en önemli isimlerinden sendikacı Jim Larkin ile birçok grev örgütledi. Baktı ki İngiliz sömürüsü İrlanda halkını yiyip bitiriyor, İrlanda Yurttaş Ordusu’nu kurdu. Yaptığı konuşmalarla efsaneleşti, James Connolly adı bir destan kahramanının adı gibi kulaktan kulağa yayıldı…

… Ve nihayet 1916 yılında, bir paskalya günü, o büyük ayaklanmanın fitilini ateşledi. Bir hafta sonra, 1916 Paskalya Ayaklanması’nın önde gelen liderlerinden biri olarak ağır yaralı halde kurşuna dizilirken İrlandalıların ve tüm dünyadaki emperyalizm karşıtlarının kalplerine çoktan adını kazımıştı. Sosyalist olsun olmasın, tüm cumhuriyetçi İrlandalılar onu her daim saygı ve sevgiyle andılar.

James Connolly

Onun hikâyesi birçok şiire ve şarkıya konu oldu. The Wolfe Tones’un söylediği “James Connolly” türküsü de bunlardan biri. Onlarca yorumu var, The Wolfe Tones’un bile birbirinden farklı birkaç yorumu var… Beni en çok etkileyense Let The People Sing (1972) albümlerinde yer alan bu hali. O dönem halen grupta yer alan Derek Warfield’ın okuduğu şiirle açılıyor: “Dev bir kalabalık toplandı Kilmainhaim’in* etrafında / Başları açıktaydı, diz çöktüler toprağa.” Fazlasıyla romantik dizeler bunlar, hatta dini bir söylem taşıyorlar. Ama sözlerin ve müziğin sessiz bir öfkesi var ve bu, onlarca isyan ve savaş türküsünden daha etkileyici!

* Kilmainhaim Cezaevi. James Connolly burada idam edildi.

THE DUBLINERS – Oro Sé Do Bheatha’ Bhaile (1987)

İrlanda Kurtuluş Savaşı boyunca en popüler türkülerin başında “Oro Sé Do Bheatha’ Bhaile” gelirdi. İrlandalı cumhuriyetçilerin diline pelesenk olmuş, bir marş gibi söylenegelmişti. Bugün de en çok yorumlanan İrlanda türkülerinden biridir. Ken Loach’un The Wind That Shakes The Barley (2006) filminde müthiş bir sahnede kullanılır. Bir grup cumhuriyetçi militan, sislerin arasında yürürken bu türküyü söylerler. İnsanın tüyleri diken diken olur.

Türkü aslında bir İrlandalı klan liderini, Grainne Mhaol’u anlatır. İngilizce adıyla söylersek: Grace O’Malley. Denizlerdeki hâkimiyetiyle meşhur bu kadın, çeşitli isyanlardan da sorumlu tutulmuştur. Söylenceye göre, Kraliçe I. Elizabeth ile bir buluşmasında onun önünde eğilmeyi reddetmiştir. Cesareti ve gözü pekliğiyle İrlandalı devrimcilere ilham kaynağı olmuştur.

Ronnie Drew

İrlanda halk müziği denince akla gelen ilk grup olan The Dubliners, bu türküye 1987 yılında yayınlanan Celebration albümünde yer vermiştir. Kaydın vokalinde duyduğunuz isim Ronnie Drew, sırf The Dubliners’ın değil, İrlanda müziğinin en önemli seslerinden biridir. Maalesef 2008 yılında hayatını kaybetti ama sesi halen özgür İrlandalıların ve dünyanın tüm özgür insanlarının yüreğini dalgalandırıyor. Dalgalandırmaya da devam edecek.

Playlist’in linki burada.

Önceki Pazar Şarkıları burada.