WOODSTOCK ’69: Aşkın & Barışın Müziği Nasıl Giyinirdi?

[DOSYA] 50. YILINDA WOODSTOCK '69

Woodstock Festivali’nin görsel mirasından hafızalarımıza kazınan detaylara odaklandığımız zaman, katılımcıların ve müzisyenlerin taşıdığı ortak zihnin kıyafetlere oldukça zengin ve ahenkli bir şekilde yansıdığı görülüyor: Optik desenli havai gömlekler, çiçek desenleri, ironi kokan askerî ceketler, metal aksesuarlar ve nicesi…

15 Ağustos 1969. Gökkuşağının tüm renkleri bir arada. İç içe geçen ses ve renklerin oluşturduğu görülmemiş bir kalabalık var. Uyuşuklukla aydınlanma arasında salınan duygu durumu toprağı ve gökyüzünü ele geçirmiş durumda. Sinestetik bir atmosfer: Elektrikli gitarların sesi çamurlu tınlıyor, aşk ve özgürlük çağıran şarkılar çimen kokuyor. Sahneden yükselen ses çiçek çocukların sesine karışıyor. Savaşa karşı barış, nefrete karşı aşk. Müziğin ritmi hepsinin ötesine geçiyor. Ay’a inen insan, şamanın dansını icra eden insan, Vietnam’da ölen insan. Festivalin ilk günü Joan Baez sahnede. Encore için dönüyor ve günün ruhunu temsil eden kelimeleri döküyor: “Korkmuyoruz, korkmuyoruz, bugün korkmuyoruz.” *

Jimi Hendrix

Yaklaşık yarım milyon insanın katıldığı, bir o kadarının da katılmaya koyulduğu ama yolda kaldığı bir müzik olayı Woodstock. Müzik tarihinin görece en huzur ve barış dolu festivali. Sadece efsane müzisyenleriyle değil, izleyici kitlesiyle de kocaman bir sahneyi müzik tarihine yazdı: Bittiğinde hiçbir şey aynı kalmadı, herkes katarsisten payını aldı. Nitekim; yağmurun, çamurun ve çılgın kalabalığın içinde gökkuşağını görebilen binlerce insanın festivale gelmesindeki tek motivasyon müzik olmadı.** Kimi 60’ların şiddetli politik atmosferinden üç günlüğüne kaçmak için geldi, kimi sınırsızca kendisi olabilmek için… Kimi ise festivalin sonradan ücretsiz izleyici kabul ettiğini öğrenip yollara döküldü. Sebepler farklıydı ama New York’taki bu devasa arazide paylaşılan bir ruh vardı.

Carlos Santana

Janis Joplin, Jimi Hendrix, Creedence Clearwater Revival, The Who, Santana, Joan Baez… Saymaya devam ettikçe zamanda yolculuk etmeyi daha fazla arzulatacak bir listeyle karşı karşıyayız. Öyle ki özgürlük ve müzik dolu bu 72 saat sadece sahne performanslarıyla değil, müzisyenlerin ve festivale katılanların stilleriyle de gerçekten ikonik. 1960’lar Amerikasının bilinçaltına yerleşmiş politik gerginliğin kültürel ve cinsel devrimle, en sakin ama cesur haliyle, bir stil olarak dışavurumundan bahsediyoruz. 

Woodstock Festivali’nin görsel mirasından hafızalarımıza kazınan detaylara odaklandığımız zaman, katılımcıların ve müzisyenlerin taşıdığı ortak zihnin kıyafetlere oldukça zengin ve ahenkli bir şekilde yansıdığını görülüyor: Optik desenli havai gömlekler, çiçek desenleri, ironi kokan askerî ceketler, metal aksesuarlar ve nicesi… Festivale katılanların farklılıkları, ortak fakat üniformalaşmamış bir estetik içinde çeşitlik gösteriyor. 1970’e “bir kala” popüler olan tüm trendlerin beraber kullanılmasına ek olarak festival alanındaki özgürlükçü ruhun baskın olması dikkat çekiyor. Nitekim en güçlü kıyafetin zaman zaman hiçbir kıyafet giymemekle eşanlamlı olduğu bir atmosfer söz konusu.

Sebastian, batik desenli kıyafetiyle.

“Woodstock modasını” sahnede en ikonik şekilde taşıyan isimlere baktığımızda Jimi Hendrix; İspanyol paça pantolonu, bandanası, boncuklu gömlek ve kolyesiyle en aşina olduğumuz örnek sayılabilir. Carlos Santana siyah yeleği ve tokalı kemeriyle; Jefferson Airplane solisti Grace Slick ise beyaz püsküllü takımıyla İspanyol paçaya “artı bir” yaparken, günün sonunda Woodstock ve barış hareketleriyle özdeşleşmiş en belirgin stil batik deseni oluyor.

Tarihi binlerce yıllık Doğu mirasına dayanan batik deseninin Hindistan, Endonezya, Peru ve Çin’den sonra 1900’lü yılların başında Amerika’ya ayak bastığı tahmin ediliyor. Paket lastikleri yardımıyla kumaşın farklı biçimlerde katlanarak boyanması sonucu elde edilen batik deseni (Cava dilinde “boyalı” demek) temsil ettiği sembolik anlamlarla dikkat çekiyor. Boyama tekniğinin tamamen rastgelelik ilkesi üzerine kurulu olması ve hiçbir desenin bir diğeriyle tıpatıp olmayışı, bireyin özgünlüğüne ve özgürlüğüne gönderme yapıyor. 1960’larda Doğu felsefesine ve spiritüalizmine olan ilgiyle paralel olarak büyük kitlelerce benimsenen batik deseni; rahatlığın ve psikedelik duygu durumun da bayrak taşıyıcısı haline geliyor. Woodstock’ta sahne üstünde ve dışında sıklıkla tercih edilmiş bu desenin en unutulmaz kullanımları ise hiç şüphesiz Janis Joplin, Joe Cocker ve John Sebastian’a ait. Sırasıyla bohem bir elbise, gömlek ve ceket biçiminde taşıdıkları batik deseni, 70’li yıllardan sonra kaybettiği popülerliğini bugün geri kazanmışa benziyor. Moda her zamanki gibi tarihten ve müzikten kendini türetmeye devam ediyor.

 

Woodstock Müzik Festivali’nin üzerinden tam yarım asır geçti. Bu süre içinde müziğin kendisi de festival kültürü de epey evrim geçirdi. Bugün müzik dünyasının taşıdığı belli bir ruhu ve manifestosu var mı bilinmez ama Woodstock modasından payımıza düşen gerçeklik tazeliğini koruyor: Müzik birleştirir, protest duruş üzerimizde taşıdığımız kıyafetler kadar nazik olabilir. Amerika’dan dünyaya yayılan ve pop kültürünün bilinçaltına işlemiş bu müzik olayını düşününce sormadan geçemeyiz gibi görünüyor: Bugün yarım milyon genç bir araya gelip sadece festival modasını değil, barışçıl bir müzikal atmosferi de taklit etmeyi başarabilir mi?

 

*“We Shall Overcome”. 1955-1968 arasında Afroamerikan sivil hakları hareketinin önemli marşlarından, protest şarkı.

**Woodstock (1970) adlı belgeselde katılımcılarla yapılan röportajlara referans yapılmakta.