Şam’dan ‘Vehim’ EP: Gerçeklikle psikoz arasında

‘Vehim’, belki dinleyiciyi çok tatmin etmeyen ama söylenmek istenen kulak verecekler için özellikle şu sıralar pek çoğumuzun içinde bulunduğu ruh hali açısından dinlenebilirliği yüksek bir çalışma

New-school Türkçe rapin parlak isimlerinden Şam’ın (Şamil Oymak) yeni EP’si Vehim, önceki hafta (Nisan 2020) dijital platformlarda dinleyicilerin beğenisine sunuldu. 

Dört parçadan oluşan Vehim, Şamil Oymak’ın geçtiğimiz yıl yaşadığı psikoz krizinin kısmen etkisi altındayken ve tedavi sırasında yazdığı şarkılardan meydana geliyor. “Dikenli Gül”, “Tarumar”, “Psikoz” ve “Kör Kurşun” isimli şarkıların bulunduğu EP’nin prodüksiyonunda Noisart ve Slong gibi isimler Şam’a eşlik ediyor.

Baştan söyleyelim; Vehim, Şam’ın 2018 ve 2019’da yayınlanan önceki albümleri P.O.P Mixtape I-II gibi piyasayı sallayacak ve gözleri üzerine çekebilecek kalibrede değil. Vehim’in özellikle beat ve vokaller açısından mixtape’lerin ve teklilerin altında kaldığını söylemek yerinde olur. Ancak şarkıları dinleyince Şam’ın bu zor süreçte zihnindekileri söyleme ihtiyacı duyduğu ve bunları rap sanatıyla aktardığı anlaşılıyor. 

Dark trap türünün Türkiye’deki en bilindik temsilcisi olan Şam’ın yeni bir EP yayınlayacağı haberini heyecanla alan dinleyiciler dört tane kısa parça ile karşılaşınca eminim bir miktar hayal kırıklığına uğramıştır. Ancak albümü bütünüyle Şam’ın sağlık sorunları ve sonrasındaki iyileşme süreci ile birlikte okuyan dinleyicinin Şam’a sonuna kadar saygı göstereceğine inanıyorum. Çünkü belli ki onun biraz anlatmaya ihtiyacı vardı ve bu albümde anlatmak istediği şeyleri sanatına gayet net bir şekilde aktarabilmiş.  

Öncelikle albümün isminden ve kapak fotoğrafından başlayalım. Şam’ın anlattığına göre, “psikoz” yerine “vehim” kelimesi özellikle kullanılmış. “Vehim” sözlükte “kuruntu, zan, tahmin; içe doğan şey” olarak tanımlanıyor. Yani ciddi bir ruhsal sağlık sorunu olan psikozdan bir miktar farklı. Psikoz, düşünce ve duyunun ağır oranda bozulduğu zihin durumunu tanımlarken kullanılıyor. Şam’ın geçtiğimiz yıl yaşadığı sağlık sorunu, gerçeklik algısının kaybolmasına, ailesinin ve arkadaşlarının kendisine zarar vermeye niyetlendiği sanrılarına kadar uzamıştı (Sosyal medyaya ve magazine de yansıyan bu tatsız sağlık sorununu çok fazla deşmek istemiyorum ancak albümle doğrudan bağlantısı olduğu için değinmek gerekiyordu). Yani, albüm için aslında “Şam’ın psikoz günlükleri” de denebilir. “Vehim” kelimesi de tam olarak bunu anlatıyor. Kesinliği belli olmayan ancak gerçek olma olasılığı düşük düşünceler için kullanılan eski bir sözcük. Yani Şam, hala psikozunun maddi temellerinin, çıkış noktasının içerisinde yaşadığı toplumsal gerçeklik olduğunu düşünüyor. “Vehim”i psikozdan ayıran şey de tam da burada ortaya çıkıyor. 

Şam, önceki şarkılarında da sistem karşıtı duruşu ile bilinen bir MC. Şarkılarının bir kısmının genel temasının ‘insanların sistem tarafından, basın ve televizyon gibi araçlar kullanılarak manipüle edilmesi’ olduğu biliniyor. 

P.O.P Mixtape I’deki “Kader ve Oyunlar” şarkısında “İnsanlar diyor ki: ‘Delirdin’ / S..eyim, zaten herkes deli değil mi? / Ben kendim gibiyim siz ise normal / Tek tip robotsunuz anormal değil mi? / Toplum düzene ben topluma yenildim / Değiştim artık ben eski ben değilim (bak) / Kalmadı yaşamın değeri (ah) / Artık ar; bir artık önemi var mı arsız?” diyordu. Bu sözlerden yola çıkarak Şam’ın genel anlamda anarşist ve nihilist bir bakış açısına yakın olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Şam’ın kendi anlatımından da yola çıkacak olursak, “sistem tarafından manipüle edilen” toplumun normalleri ile Şam’ın kendi normalleri, değerleri, doğruları ve hayalleri arasında derin bir uçurum olduğunu söyleyebiliriz. Belki yaşadığı tüm sorunlar altında yatan neden de budur. 

“Vehim” ismi ve albümün kapağındaki Van Gogh oto-portresi de bu yüzden seçilmiş olmalı. Bu oto-portreyi, Van Gogh’un 1889 yılında psikoz tedavisi gördüğü sırada yaptığı ortaya çıkmıştı.

Üstteki görsel Akira Kurosawa’nın Dreams (1990) filminden. İkinci resim ise Van Gogh’un ‘Buğday Tarlası ve Kargalar’ tablosu. Kurosawa, Van Gogh’a gönderme yapıyor. Bu iki görsel, normal bir insanın algısıyla Van Gogh’un algısı arasındaki farkı göstermek açısından güzel örnekler.

İçerisinde yaşadığımız düzene baktığımızda, Şam’ın sanatıyla, hayalleriyle, gerçeklik algısıyla toplumsal normların arasındaki makasın açılmasının sebebi Şam’ın kendisi mi? Bunu sorgulamak gerek

Peki neden Van Gogh? Van Gogh’un ve empresyonizmin sanat tarihi için ciddi bir mihenk taşı olmasının en önemli sebebi, basitçe, var olanı bilinen normlarla aktarmaması ve ‘gördüğünü’ değil anladığı ve doğanın ona hissettirdiklerini sanat eserlerine aktarmasıdır. Dolayısıyla, Van Gogh’un, mesela en bilindik eserleri olan “Buğday Tarlası ve Kargalar” (1890) ile “Yıldızlı Gece” (1889) tablolarında resmettiği o tarlaya ve köye baktığında gerçeklik algısının diğer insanlardan farklı olması ve gördüğünü estetize edebilme yeteneği onu büyük sanatçı yapıyordu.

Bizim etrafımızda olup bitene dönük bakış açılarımızı oluşturan şey de içerisinde yetiştiğimiz ortam esasında. Dolayısıyla, doğaya, çevreye, topluma, etrafımızda yaşananlara bakarken ait olduğumuz sınıfa ve kültüre göre bir bakış açısı geliştirmeye eğilimliyiz. Yani, belki de bizim gerçeklik algımız biraz renksizdir ve Van Gogh’un bambaşka resmettiği o tarlaya çıplak gözle bakınca herkesin gördüğü sıradan bir buğday tarlası görüyoruzdur. Sanatın gücü de tam olarak o algının aktarımında ortaya çıkıyor işte. 

Buradan Şam’ın psikozuna dönelim. İçerisinde yaşadığımız sistemin insanları manipüle ettiğini, basının sabahtan akşam kadar yalan pompaladığını, yalanların siyasetçilerin ağzında oyuncak olduğunu kim inkâr edebilir? Üretilen her şeyin maksimum kâr ve fayda odaklı olmadığını kim söyleyebilir? Evet, Şam’ın ailesi ve arkadaşları tabi ki ona zarar vermeyecekti ya da sistem tarafından ona zarar vermek için görevlendirilmemişti kimse. İşin gerçeklikten kopma kısmı da burada başlıyordu. Ancak içerisinde yaşadığımız düzene baktığımızda, Şam’ın sanatıyla, hayalleriyle, gerçeklik algısıyla toplumsal normların arasındaki makasın açılmasının sebebi Şam’ın kendisi mi? Bunu sorgulamak gerek.

Tekrar albüme dönecek olursak; Vehim EP’si dört kısa şarkıdan oluşuyor. Şam şarkıları tedavi başladıktan sonraki ilk ay içinde kaleme almış. Şarkıların albümdeki sırası ile yazılma sırası aynı. 

“Dikenli Gül”, ağır psikoz sürecine ve bu sürecin kendisi üzerindeki etkisine odaklanıyor. Korkunun, belirsizliğin ve gerçeği algılayamama hissinin ağırlığı şarkı sözlerinde tüm boyutları ile hissediliyor: “Kaybettim onlarca dostumu / Gerçek mi kurgu mu gördüğüm bok”

“Tarumar” ise Şam dinleyicilerinin alışık olduğu karanlık ve nihilist şarkılardan birisi. Bu şarkıda klasik nihilist çizgisini psikoz sürecinin etkileri ile birleştirerek rap’ini dinleyicilerine sunmuş. Ancak şarkı, vokal ve altyapı olarak tatmin edicilikten biraz uzak görünüyor. 

Albümün yıldız şarkısı, klip gelen iki şarkıdan birisi olan “Psikoz”. Şam bu şarkıda, yazıda anlatmaya çalıştığım psikoz ve gerçeklik arasındaki o salınım fikrine ve psikozun sebeplerine odaklanıyor. Şam’ın önceki şarkılarından bildiğimiz protest ögeler de liriklerin arasında gözlerimize çarpıyor: “Savaşır halklar / Kazanır banka / Sahibin onlar / Katilin olacak”

Şam’ın dikkat çeken şarkılarından birisi de albümün son şarkısı “Kör Kurşun”. “Kör Kurşun”, klip çekilen ikinci şarkı. Azer Bülbül’ün aynı adlı şarkısından esinlenmiş. Zaten klipte de Azer Bülbül görüntüleri yer alıyor. “Kör Kurşun”, arabesk öğelerle birlikte, psikozun asıl sebeplerine odaklanıyor. Oldukça kişisel bir şarkı. Şam, psikozun sebeplerini ve öncesindeki süreci daha net bir şekilde anlatıyor bu şarkıda. Söylemesi gereken şeyleri söyleyip, hesaplaşmasını yapıp Vehim’i “Kör Kurşun”la kapatıyor. 

Sonuç olarak Vehim, anlattığım sebeplerden ötürü Şam’ın kariyeri açısından özel bir yere konumlandırılabilir. Başta da dediğim gibi, belki dinleyiciyi çok tatmin etmeyen ama söylenmek istenen kulak verecekler için özellikle şu sıralar pek çoğumuzun içinde bulunduğu ruh hali açısından dinlenebilirliği yüksek bir çalışma var elimizde.