Music Has the Right to Children: Denge estetiğinin muhafızı | Akın Sevgör

YAZI DİZİSİ İNSANLIĞIN BÜYÜK ESERLERİ

Boards of Canada müziğinin geneli için (sound, kompozisyon, armonik yaklaşımlar açısından) söyleyebileceğim şey mutlak olarak bir ‘denge estetiği’ni koruyor olmalarıdır

2008 yılıydı. Uzun bir süredir odamdaydım. Bilgiye erişmekle ilgili büyük bir heves içerisinde olduğum zamanlardı. Arayış içerisinde olduğum zamanlar. İnternetin derinliklerinde dolaşıp durur; her günümü, karşılaştığım verileri birleştirip onları anlamlandırmaya çalışarak geçirirdim. O günlerden birinde “Rue the Whirl” diye bir parçayla karşılaştım. Daha önce hiç duyumsamadığım bir atmosferin sesiydi. Beni, içten içe içinde olmak istediğim ama sorsalar tarif bile edemeyeceğim bir dünyanın kapısından baktırıyordu. 

Boards of Canada ile tanışmam işte bu şekilde oldu. Boards of Canada, iyice anlamak için biraz çaba sarf edilmesi gereken bir kültür. Bu metin de benim için bir albümü incelemekten çok daha fazlası aslında. Bahsedeceğim Music Has the Right to Children (1998) albümünün alelade bir albümden fazlası olması bir yana, ortaya attığı fikirlerle müzik hayatıma yaptığı katkıyı yadsıyamam. Ancak albümün detayına girmeden önce Boards of Canada oluşumu hakkında biraz bilgi vermek istiyorum. Çünkü onların müziğinde hayat pratiğiyle sanat pratiğinin birbiriyle özdeş olduğu bir yapı söz konusu. 

Oluşumun asli üyeleri olan Michael Sandison (d. 1970) ve Marcus Eoin (d.1971) kardeşler, çocukluk zamanlarını kuzeydoğu İskoçya’daki Moray bölgesinde bulunan Cullen köyünde geçirdiler. 1979-80 yılları arasında ise Saddledome Stadyumu’nun inşaatında görev alan babalarıyla birlikte Kanada’nın Alberta eyaletinde bulunan Calgary şehrinde yaşadılar. Oluşumun ismi de çocukluk zamanlarına denk gelen bu süreçte yapımlarını seyrettikleri Kanada’nın federal film yapım ve dağıtım ajansı National Film Board of Canada’dan alınmıştır. 

İki kardeş, ilk kayıt denemelerine ellerinde bulunan analog cihazlarla 1980-81 yıllarında başladı. Henüz biri 10, diğeri 11 yaşındayken… İskoçya’ya döndükten sonra ise Edinburgh Üniversitesi’ne kaydoldular. Michael müzik üzerine, Marcus ise yapay zeka üzerine eğitim alıyordu. Ancak Marcus üniversite eğitimini yarım bıraktı.

Bu esnada çevrelerindeki farklı müzisyenlerle bir araya gelerek çeşitli müzik grupları kurmaya başladılar. Boards of Canada’nın ilk adımı ise 1986 yılında Eoin’in, Sandison’un grubuna davet edilmesiyle atıldı. 1989 yılına gelindiğinde, grupta sadece Sandison ve Eoin kalmıştı. İki kardeş, Peter lain Campbell, Simon Goderich, Mark David Garrett, Rachel Stewart, Alan Mackenzie, Andrew Wilson, Christopher Horne gibi isimlerle yardımlaşarak 90’lı yılların başlarında Hexagon Sun kolektifi adı altında küçük konserler vermeye başladılar. 

Hexagon Sun, Pantland Hills bölgesinde faaliyet gösteren bir müzik kolektifiydi. Bugün, uzaktan bakan bir gözle, Hexagon Sun’ın ezoterik nitelikleri ve göndermeleri, kendi içinde oluşturduğu gizemli kültürü ve şifreleriyle bir grup müzisyenden çok daha fazlası olduğunu söyleyebilirim. Öyle ki hem kolektifin hem de bu kolektifin içinden çıktığı söylenebilecek Boards of Canada’nın müziğinde çeşitli numerolojik, sembolik bilgiler ve özellikle de Davidian Tarikatı (Branch Davidians) olarak bilinen modern bir dini yapılanmaya bolca gönderme bulunur. Boards of Canada’nın bu gizemli dünyasına albümle ilgili detayları anlattıktan sonra ayrıca değineceğim.

Boards of Canada’nın ilk resmi çalışması 1995 tarihli Twoism ve 1996 tarihli Boc Maxima’dır. Bu iki çalışma için Boards of Canada’nın ‘kendin yap’ çalışmaları denilebilir. Çünkü kendi müzik şirketleri Music70 etiketiyle yayınlamış, çok sınırlı sayıda kopyayı, yalnızca yakın çevrelerine dağıtmışlardı. Grubun herkes tarafından erişilebilen ilk çalışması ise Hi Scores (1996) EP’sidir. Bu EP’nin demosu, ünlü IDM oluşumu Authecre üyelerinden Sean Booth’un dikkatini çekmiş ve bu sayede çalışma Skam Records tarafından yayınlanmıştı. 

‘Music Has the Right to Children’ eskiyi, çocukluk zamanlarını, bir daha geri gelmeyecek yılları ele alan bir albüm

Gelelim asıl konumuza, yani Boards of Canada’nın 1998 çıkışlı ilk stüdyo albümü Music Has the Right to Children’a! Albümün baştan aşağı ‘desen’ çılgınlığı olduğunu söyleyebilirim. Ses desenlerini tarif etmem gerekse “pürüzsüz”, “tırtıklı”, “dalgalı” gibi kelimeler seçerdim. “Desen” tabirini kullanmamın nedeni ise albümde seslerin bir araya getirilişinin gerçekten de elinizi bir nesnenin üzerinde gezdirip desenini duyumsamak gibi hissettirmesi. Sound’un geneli için kullanacağım tabir de şüphesiz “pastoral” olurdu. Peki nasıl elde edilmiş bu ses desenleri ve pastoral sound? 

Boards of Canada, prodüksiyon aşamasında analog enstrümanlara başvurmuş: Ses örnekleme cihazları (sampler), ritim makineleri (drum machine), tonu bozulmuş synthesizarlar ve bunların yanı sıra farklı farklı yerlerden örneklenmiş bazı dikkat çekici sesler… Sesin geneli için, kirletilmiş ve eskitilmiş gibi desem abartmış olmam. Sesteki bu ‘eskilik’ hissini sağlayan dokunuş ise elbette ki kayıtlarda kullanmış oldukları reel-to-reel kayıt cihazları. Music Has the Right to Children eskiyi, çocukluk zamanlarını, bir daha geri gelmeyecek yılları ele alan bir albüm. Bu noktada ses ile konseptin birbiriyle uyumu kusursuz denilebilir. 

Eğer anıları işleyişimizde hüzün varsa, bunun sebebi o zamanların artık sonsuza dek geride kalmış olmasından… Hayatınızın belli başlı bazı zaman dilimlerinin artık sadece Polaroid fotoğraflardan ibaret olduğu gerçeğiyle karşılaşmanın verdiği acı tatlı his, bizim üzerine gitmeyi sevdiğimiz bir tema.” Bu sözler, Sandison’a ait. Bence bu sözlerin altında ‘ne yaptığını biliyor olmak’tan fazlası yatıyor: Bu temanın insanda yarattığı hissi kendileri için ne kadar gerçek kıldıklarını ve ne kadar içselleştirdiklerini görebiliyoruz. Boards of Canada, üretimleri doğrultusunda yaşamaktan ziyade yaşadıkları doğrultusunda üreten bir oluşum. Bu, onların müziğini gerçekçi kılıyor. Konsepti ne kadar içselleştirdiklerini Music Has the Right to Children’ın neredeyse her detayında görüyoruz.

Albüm ilk baskısında 17 parça olarak yayınlanmış, 18. parça olan “Happy Cycling” ise albüme sonradan yapılan bir yayında eklenmiştir. Boards of Canada’nın parça isimlerinin her biri, kendi yaşanmışlıklarına yönelik şifreli referanslardır. Music Has the Right to Children’da da epeyce ilginç örnek var buna. Mesela albümdeki “Sixtyten” şarkısının adı, “70” demenin bir başka yolu ve kendi müzik şirketleri Music70’e bir gönderme. “Roygbiv”, gökkuşağı renklerinin akronimi; “Olson” ise bir ortak tanıdıklarının soyadı. Çocukluklarında seyrettikleri National Film Board of Canada yapımı Circle of the Sun (1960) belgeselinin konu edindiği petrol işçisi Pete ise “Pete Standing Alone” şarkısına ismini vermiş. Örnekler çoğaltılabilir, zaten Boards of Canada’nın müziğinde/kültüründe anlam ifade etmeyen herhangi bir şeye rastlamak güçtür. 

Boards of Canada

Boards of Canada üyeleri matematik ile içli dışlı insanlardır ve 70 sayısıyla ilgili düşünceleri (ya da takıntıları) ancak bu ilgileri irdelendiğinde biraz daha anlaşılabilir

Parçalarda kullanılan seslerin örneklendiği yerler tespit edildiğinde de yine ilginç referanslarla karşılaşmaktayız. Albümün ikinci parçası “An Eagle In Your Mind”in 1:55 – 2:52 arasındaki bölümünde bir konuşma duyulur. Bu konuşma 1983 yapımı doğa belgeseli On The Tracks of the Wild Otter’dan örneklenmiştir. Söylenenlerin tamamı şu şekildedir: “The holts are nearly always close to the sea. In fallen boulders, old ruins, in cliffs or at the top of a stack like this. High above the sea, a safe place for cubs. I wait, tense… Then disappointed. She leaves her spraint to notify others of her visit. The holts are evenly spaced, about five hundred yards apart and are for the use of any otter who passes by, with or without cubs.”

Hemen peşinden duyulan “I love you!” ise Susam Sokağı’nın 2852. bölümünden örneklenmiş bir ses. Yine aynı parçada Sandison’un sevgilisinin sesinin de olduğu söylenir. “The Color Of The Fire” şarkısındaki sesler de yine Sesame Street’in 2852. bölümünden örneklenmiş.

Albümün altıncı parçası olan “Sixtyten”de ise Earth, Wind & Fire’ın “Getaway” ve “On Your Face” adlı iki farklı parçasından alınmış ses örneklerinin yanı sıra yine Susam Sokağı’nın 2852. bölümünden sesler yer alıyor. “Sixtyten”, yukarıda belirttiğim gibi, “70” anlamına geliyor ve 70 sayısı kendi şirketlerinin ismine referans veriyor. Ama Boards of Canada için 70’in anlamı bundan fazlasıdır. Boards of Canada üyeleri matematik ile içli dışlı insanlardır ve 70 sayısıyla ilgili düşünceleri (ya da takıntıları) ancak bu ilgileri irdelendiğinde biraz daha anlaşılabilir. 

Aritmetiğe göre, bir sayının kendisi hariç tüm bölenleri, birbiriyle toplandığında kendisinden büyük bir sonuç veriyor ise o sayı “zengin sayı” olarak adlandırılır. Örneğin 12, bir zengin sayıdır: 1+2+3+4+6=16 16>12

Sayılar teorisi bir de “yarı mükemmel sayı”yı ortaya atar. Yarı mükemmel sayıların özelliği ise, kendisi hariç en büyük üç tamsayı bölenleri toplandığında, sayının kendisini veriyor olmasıdır. Örneğin 18, bir yarı mükemmel sayıdır: 3+6+9=18

Peki tüm bunların 70 ile ilgisi nedir? 70’in özelliği bu iki farklı sayı tipinin birbiriyle kurduğu/kuramadığı ilginç bir ilişkiden doğan “tuhaf sayılar” ile ilgili. Matematikte zengin sayı olan ama yarı mükemmel olmayan doğal sayılara “tuhaf sayılar” denir ve 70 en küçük tuhaf sayıdır. 

70’in kendisinden küçük pozitif bölenleri 1, 2, 5, 7, 10, 14 ve 35’tir. Buna göre: 1+2+5+7+10+14+35=74 10+14+35=59

Tuhaf sayılar: 70, 836, 4030, 5830, 7192, 7912, 9272, 10430 . . .  şeklinde devam ederler.

Music Has The Right to Children

Boards of Canada’nın müziği geleneksel armoniyi benimser ama bir yandan da, yeniliklere kapalı bir kulakla dinlenirse, müzikte bir terslik varmış gibi hissettirecek kadar bu gelenekleri esnetir

Şimdi sayıların dünyasından müziğin dünyasına dönelim ve “Sixtyten” defterini kapatıp hemen ardından gelen “Turquoise Hexagon Sun” şarkısına bakalım. Hexagon Sun kolektifine verilen bir selam olmasının yanı sıra, Eoin’in kendi ağzından geometrik ve sembolik anlamda “hexagon” (altıgen) ile kurdukları ilişkinin açıklaması şu şekilde: “Altıgen teması, her şeyi oluşturan ham matematiği ve düzeni, gerçeğin ne olduğunu, olduğu haliyle görebilme fikrini temsil eder. Biz matematik ve bilimle hep ilgilendik. Bazen müzik, sanat veya uyuşturucular perdeyi sizin için kaldırabilir ve tabiri caizse Oz Büyücüsü’nü kolları itip düğmelere basarken yakalarsınız. Matematik budur işte, sihirbazın kendisi. Söylediklerim kulağa saçma geliyor ama eminim birçok insan neden bahsettiğimi biliyordur.”

Albümün 12. şarkısı “Aquarius” da birçok gönderme ve ses örneği barındırır. Bunlardan biri Hair (1979) müzikalinin “Aquarius” parçasından alınan bir ses örneğidir. Bir diğer ses örneği de yine Susam Sokağı’nın 2852. bölümünden alınmıştır. Bu noktada artık, Boards of Canada’nın bu 2852. bölümle ilgili bir nevi takıntıya sahip olduğu sonucuna varılabilir. Bunların yanı sıra parçayla ilgili dikkat çeken bir diğer öğe 1’den 36’ya kadar düzenli olarak sayılan, daha sonrasında düzensiz veya farklı bir düzende duyulan sayılardır. 1’den 36’ya kadar devam eden düzenli sayımdaki sayılar birbiriyle toplandıklarında 666 sonucunu vermektedir: 36.(36+1)/2=666

Albüme sonradan ‘bonus track’ olarak eklenen “Happy Cycling”de de Jesus Christ Superstar (1970) rock operasının 1973 tarihli film uyarlamasının müziklerinden “The Cruxification”dan ve Vangelis’in La Fete Sauvage (1975) çalışmasından ses örneklerine rastlanır.

Boards of Canada ile ilgili değinilmesi gereken bir diğer nokta da armoniye olan yaklaşımları. Müziğin tarihsel estetiğine şöyle genel bir bakış atacak olursak, kompozisyonların başlangıç ve bitişlerinde ortak bir nokta olduğu görülür. Örneğin, klasik sanatın kurallarına göre eğer bir eserin tonu ‘sol majör’ ise o eser kendi tonunun birinci, üçüncü ya da beşinci dereceleriyle (yani sol, si ya da re ile) başlar ve mecburi olarak sol notasıyla biter. Modern zamanlarda gelişen hafif müzik kültürlerinde bu kural görece daha esnektir. Eser bir modülasyon (bir çeşit ton değişimi) yapıp, modülasyon yaptığı tonda bitebilir. Bunun yanı sıra yine bazı gitar müziği kültürlerinde, tonlara majör-minör değerlerini veren üçüncü dereceler pek fazla önemsenmeyebilir. Rock müzik buna bir örnek sayılabilir. Büyük ölçüde birinci ve beşinci dereceleri kullanan ‘power akorlar’ üzerine yapılanmıştır. Bu doğrultuda, rock müzikte bu kompozisyon kuralına dair önemsenen tek şeyin parçanın sonunda birinci dereceye veya modülasyon yapılan tonun birinci derecesine dönmek olduğu söylenebilir. Bunun amacı, hangi müzik türü olursa olsun, müziği başladığı tonda bitirmek ve böylece dinleyiciye bir ‘eve dönüş hissi’ yaşatmaktır. Tarih boyunca herkes bu kurallara büsbütün uymuştur diyemem. Ama gelmiş geçmiş tüm popüler akımlarda genel dinleyici tarafından kolay anlaşılabilen bu hissin yaratılması önemsenmiştir.

Boards of Canada’nın müziği geleneksel armoniyi benimser ama bir yandan da, yeniliklere kapalı bir kulakla dinlenirse, müzikte bir terslik varmış gibi hissettirecek kadar bu gelenekleri esnetir. Seçilen sesler arasında bir uyumsuzluk söz konusu değildir ama ‘özel’ bir uyum vardır. Hem kompozisyonların genelinin hem de müzikteki öğelerin başlangıç ve bitiş noktaları, eve dönüş hissinden ziyade bir yarım kalmışlık hissi uyandırmaktadır ve Boards of Canada bunu geleneksel armoniyi görece yok saymadan yapar.

Boards of Canada ikilisi popüler dans müziği kültürleriyle ilgilenmediklerini, özgün müzik fikirleri üzerine çalışmak istediklerini açıkça belirtmiştir. Birçok görüş, Boards of Canada’yı bir IDM oluşumu ilan etmiş olsa da ikilinin özellikle ritim ile ilişkisi diğer IDM sanatçılarından kesinlikle bambaşkadır. Karmaşa ve kompleksten mümkün olduğunca kaçınırlar. Müziğin basit ve sembolik taraflarında ustalaşmıştır Boards of Canada. Bu durum onların müziğini aslında bir duyuşta anlaşılabilir kılıyor; eğer gözünün önündekini görmeye alışkın bir insansanız elbette.

Bunun yanı sıra Boards of Canada’nın müziğinde ilginç bir kontrast da söz konusudur. Alabildiğine kirli davul seslerini pamuk gibi synthesizerlarla tamamlarlar. Bu noktada Boards of Canada müziğinin geneli için (sound, kompozisyon, armonik yaklaşımlar açısından) söyleyebileceğim şey mutlak olarak bir ‘denge estetiği’ni koruyor olmalarıdır. Bu denge estetiği, bence Boards of Canada’nın başlıca karakteristik özelliği ve ben de dahil olmak üzere pek çok müzisyeni etkilemiş, ilham verici bir müzik fikri. Onlara has bir yeti.

Boards of Canada’nın dönemin popüler kültüründen ayrışarak ortaya koyduğu özgün müzik fikirlerinin elektronik müzik dünyasında zaman içerisinde bir fikir ayrılığı yarattığını söylemek mümkün. Boards of Canada’nın müziği, döneminin popüler dans müziği kültürünü görmezden gelerek varlık gösterebilecek kadar özel bir pozisyondadır. Grup üyelerinin kendi sanat hayatlarıyla kurdukları ilişki de bunu destekler niteliktedir. Boards of Canada’nın röportaj, konser vb. insanlara kendilerini sergilemek, tanıtmak adına faaliyet gösterdiklerine yalnızca erken dönemlerde rastlanır. Bir noktadan sonra dinleyicileriyle ilişkileri, yayınlayacakları çalışmaları onlara duyurmaktan, üstelik bunu da çözülmesi gereken şifrelerle yapmaktan ibaret olmuştur.

Kendini sürekli tekrar eden ses örnekleri üzerine kompozisyonlar kurmaları, Boards of Canada ikilisinin anılara gönderdikleri referansları anlaşılır kılar. Bir anıda, düşüncede, özlenen bir anda sıkışıp kalma hissiyatını kendini tekrar eden bu seslere gizlerler. Boards of Canada müziğinin öğelerini dikkatle dinlemek, geçmişte, tüm ailenizin bir arada olduğu zamanlarda çekilmiş eski bir video filmde, sevdiğiniz bir anı defalarca başa sarıp izlemenin sizi götürdüğü zihin derinliğine temas etmek gibidir bu yüzden. Yıllar önce dijital odalardan birinde “Rue The Whirl” ile karşılaştığımda benim de hissettiğim bire bir buydu. Altında yatanları aramak için geçtiğim kapı, yıllar sonra bu yazıyı yazmamla sonuç verecekmiş… Ne kadar tuhaf, değil mi? 

 

KAYNAKLAR

  1. Warren, Emma (January 2001), “Breaking Into Heaven”
  2. https://pitchfork.com/features/interview/6151-boards-of-canada/
  3. https://pitchfork.com/features/article/why-boards-of-canadas-music-has-the-right-to-children-is-the-greatest-psychedelic-album-of-the-90s/
  4. https://pitchfork.com/reviews/albums/838-music-has-the-right-to-children/
  5. http://bocpages.org/wiki/Two_Aesthetes_of_Electronic_Music
  6. https://bocpages.org/wiki/The_Secret_Life_of_Boards_of_Canada
  7. https://oeis.org/A006037