Sly & The Family Stone ve ‘Stand’: Sadece kendine benzer | Aykut Öğer

YAZI DİZİSİ İNSANLIĞIN BÜYÜK ESERLERİ

Sly and The Stone, sadece kendine benzeyen bir gruptu ve bunu ‘Stand’ albümüyle kanıtlamıştı

Gerçek adı Sylvester Stewart olan, 1943 Denton, Texas doğumlu Sly Stone, kardeşi Freddie’yle birlikte Sly and The Family Stone grubunun temellerini atarken adını müzik tarihine altın harflerle yazdıracağını tahmin edebilir miydi acaba? 

Elbette ki Sly Stone’un siyahi müziğe ve özellikle funk’a katkısı su götürmez bir gerçektir ama grubun tanıtım yüzü olmasında ne kadar başarı sağladı, kariyerini daha iyi yönetebilir miydi gibi sorular tartışılır. Ancak bir gerçek var ki, 70’li yılların başından itibaren “reklamın iyisi kötüsü olmaz” lafını haklı çıkarırcasına müzikle olduğu kadar uyuşturucu sevdasıyla da her daim gündemde kalan bu karizmatik adam, ilgi çekici kıyafetleri ve sivri söylemleriyle renkli kişiliğini hep korumasını bildi.

Sly and The Family Stone’un orijinal kadrosunda başta üç Stone kardeş olmak üzere Sly Stone (vokal, org), Rose Stone (vokal, klavye), Freddie Stone (vokal, gitar), Larry Graham (bas gitar), Gregg Errico (davul), Jerry Martini (saksafon) ve Cynthia Robinson (vokal, trompet) yer alıyordu. Bunun yanı sıra zaman zaman Little Sister (Vet Stone, Mary McCreary, Elva Mouton) adlı geri vokal topluluğu da gruba destek oluyordu.

Sly Stone, kariyerinin başlarında yapımcı ve sanatçı olarak hem siyah hem de beyaz müzisyenlerle çalışmıştı. Bu tecrübesini de bir potada eritince ortaya farklı bir sound çıkarmayı başardı. İşte bu nedenle Sly and The Family Stone’un kendine has sound’u Sly Stone’un emekleme döneminde gelişti ve oluştu denebilir. Bu açıdan Sly and The Family Stone’un müziği funk öncesi James Brown tarzı, Motown, Stax ve Hendrixvari saykodelik rock müziği de dahil olmak üzere pek çok tarzın ve altkültürün buluşmasıydı. 

1966 senesinin sonunda San Francisco’da kurulan Sly and The Family Stone’da her açıdan çeşitlilik ve çok yönlülük hakimdi. Üyelerinin kadın ve erkeklerden oluşması o dönem için nadir sayılabilirdi. Grubun beyaz ve siyah ırktan müzisyenleri bir araya getirmiş olması ise çok daha nadir rastlanan bir durumdu. Bu “çoklu ırk” meselesi her iki tarafın radikallerini rahatsız etmiş, büyük atışmalara ve tehditlere bile yol açmıştı. Ancak bunlara ilk zamanlarda kulak asmayıp müziği ön planda tutan Sly and The Family Stone sahip olduğu bu çeşitliliği kullanmasını bilmiş, özgün bir funk sound’uyla birlikte dahiyane bir vokal tekniği geliştirmişti. Günümüzde bile pek rastlanmayan bir vokal zenginliğinden bahsediyoruz burada. Grubun dört, hatta Cynthia Robinson’la beraber bazen beş ana vokalisti vardı. Yabana atılır iş değil bu! Sly Stone, Freddie Stone, Larry Graham ve Rose Stone bazen tek başlarına, bazen birlikte, bazen de şarkıları mısra mısra ayrı seslendirerek dönemin vokal işleyişine ve metotlarına yeni bir boyut kazandırmıştı. Ama yenilikler bununla da bitmemiş, grubun vokalistleri aynı zamanda çok yönlü müzisyenlikleriyle gruba gözle görülür, kulakla duyulur bir katma değer sağlamış, yaptıkları işin kalitesini katbekat artırmıştı.

Stand

‘Stand’de ağırlıklı olarak barış ve sevgi konuları işleniyor. Ayrıca önyargı karşıtı söylemlerle siyah ve beyaz ırkın toplumda birlikte yaşama hakkı gibi meselelere de temas ediliyor

Stand (1969) uzunçalarını oluşturan parçaların bazıları San Francisco’daki Pacific High stüdyolarında, bazıları ise stüdyo dışında (mesela Sly’in annesinin kilerinde) kaydedildi. Albüm 3 Mayıs 1969’da grubun dördüncü stüdyo albümü olarak yayınlandı. Müzikalitesi ve zenginliği, kuşkusuz albümün en fark yaratan özelliğiydi. 

Müzik tarihine mal olmuş bu tarz ‘özel’ albümleri kaliteli kılan sadece ticari yönleri ve değerleri ya da müzik listelerinde gösterdikleri başarı değil kuşkusuz. Böyle albümlerin kıymetini anlayabilmek için bunların ötesini bakmak gerekiyor. Bu noktada Stand albümünü sıradanlıktan çıkarıp bir üst lige taşıyan bazı etkenler şöyle: Dönem itibarıyla bolca cereyan eden toplumsal olayların şarkı sözlerine yansıtmada ve bunları müzikle yoğurmada grubun becerisi, vokoder, wah-wah gitar ve bol distorsiyonlu bas kullanımı; saykodelik tarzın soul ve funk’la harmanlanması ve üstte bahsettiğim dörtlü ana vokal zenginliği… İşte bu müzikal etkenlerden bazıları, Sly ve grubunu, 60’lı yılların ortasında funk’ın doğmasında en önemli rolü oynayan ve ‘Soul’un Babası’ diye anılan James Brown’un müzik anlayışından da ayırıyordu. Sly and The Stone, sadece kendine benzeyen bir gruptu ve bunu Stand albümüyle kanıtlamıştı.

Tüm söz ve müziklerin Sly Stone’a ait olduğu Stand’de ağırlıklı olarak barış ve sevgi konuları işleniyor. Ayrıca önyargı karşıtı söylemlerle siyah ve beyaz ırkın toplumda birlikte yaşama hakkı gibi meselelere de temas ediliyor.

Albümün açılış parçası “Stand!”, hayatta karşımızı engellerin üstesinden gelmemiz ve haklarımızı savunmamız gerektiğine ilişkin mesajlar veriyor. Üçüncü parça “I Want to Take You Higher” ise bana kalırsa saykodelik soul türünün en iyi örneklerinden. Grubun Woodstock performansında da göz dolduran bu enerjik parça ‘high’ olanlara, yani uyuşturucu etkisinde ‘uçmuş’lara hitap ediyor. Hani diyebiliriz, uçmuşları biraz daha uçurmaya niyet ediyor! 

Stand albümünden altı ay önce yayımlanan ilk tekli çalışması “Everyday People” grubun ABD müzik listelerinde bir numaraya çıkmayı başaran ilk şarkısı. İşin ilginç yanı ise şarkının Billboard’da hem siyahi (Soul) hem de beyaz (Hot 100) listelerde zirveye çıkması… Farklı ırklar ve sosyal gruplar arasında müzik yoluyla barış ve eşitliğin sağlanması üzerine kurgulanmış olan parça böylece amacına ulaşıyor ve bir nebze olsun toplumsal barışa katkı sunuyor. Bu parçada Sly Stone, Rose Stone ve Cynthia Robinson beraber vokal yapıyor.

Albümün orijinal plak formatında sekiz parça bulunuyor. Bu sekiz parçadan beşinin bir sene sonra çıkacak olan Greatest Hits (1970) derlemesine seçilmiş olması da Stand’in ne kadar değerli bir albüm olduğunun başka bir göstergesi olsa gerek. 

Son olarak grubu müzik tarihinde eşsiz, Stand albümünü de ölümsüz kılan iki onur ödülünden bahsetmek istiyorum: Sly and The Family Stone grubu müzik tarihine ve endüstrisine yaptığı katkılardan dolayı 1993 yılında Rock and Roll Hall of Fame’e kabul edildi. 2015 yılında ise Stand albümü dünyanın en büyük ve en önemli kütüphanelerinden biri olan ABD Kongre Kütüphanesi tarafından “kültürel, tarihsel veya estetik açıdan önemli” sayılıp “Ulusal Müzik Kaydı” kabul edilerek envantere alındı.

1970’den bu yana ABD çapında ülkenin müzik nabzını tutan müzik eleştirmeni / yazar Joel Selvin, Sly Stone ve grubu Sly and The Family Stone’un Afroamerikan müziğindeki önemini vurgulamak adına kullandığı şu ifadeyle yazımı bitiriyorum: “İki tip siyahi müzik vardır: Sly Stone öncesi yapılan siyahi müzik, Sly Stone sonrası siyahi müzik”