Puslu bir sahra rüzgârı: Rachid Taha | Uğur H. Hacıoğlu
Onun hayatı bir göç ile biçimlenmişti. Muhalifliği, eleştirel yaklaşımı, hesaplaşmaları, kural tanımazlığıyla hayatla arasındaki meseleleri hiç bitmeyen Rachid Taha’yı müzik dünyası unutmayacak
5 Temmuz 1962’de bağımsızlığını kazanan Cezayir, 132 yıllık Fransız hakimiyeti altında yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin yanında kültür, müzik, sanat ve spor gibi birçok alanda değerli isimlerini de Fransa’ya feda etmişti. Zinedine Zidane, Patrick Bruel, Rachid Bouchareb, Indila, Tony Gatlif, Guy Mardel, Malik Zidi, Reinette L’oranaise, Tahar Rahim bu isimlerin ilk akla gelenleri. Bu yazıda ise bambaşka bir isimden, yakın zamanda aramızdan ayrılan Rachid Taha’dan bahsedeceğim.
Rachid Taha, 18 Eylül 1958’de, Cezayir’in batısında yer alan liman şehri Oran’da dünyaya geldi. 10 yaşında ailesiyle birlikte Fransa’ya göç etti. Ancak Cezayir’de geçirdiği bu 10 yıl bile onun müziğini ve yaşamını etkilemişti. 1981’e kadar bir yandan Fransa’ya uyum sağlamaya uğraşan bir yandan da geçimini sürdürebilmek için işçi olarak çalışan Taha, bu dönemde fabrikadaki arkadaşlarıyla birlikte müzik yapmaya karar verdi. Amaçları, bulundukları yeni coğrafyada varlıklarını ve hislerini herkese duyurmaktı. Carte de Sejour (Çalışma İzni) grubu bu şekilde, böyle bir anlayışla kuruldu.
O yıllarda Cezayir kökenli bir müzik başta Fransa olmak üzere tüm Avrupa’da popülerlik kazanıyordu. Bu müzik rai’ydi ve rai, “fikir ve inanç” anlamına geliyordu. Üstelik türün kökeni Cezayir’di. Carte de Sejour da kısa zamanda rai müziğinin temsilcilerinden biri olmuştu. Lyon ve çevresinde sayısız konsere çıkmışlar, birçok albüm ve şarkı kaydı almışlardı. Ancak radyolarda seslerini duyurmayı başarsalar da albümlerin dağıtımları düzgün bir şekilde gerçekleşmemişti. Bunun sebebi ise grup üyelerinin kökenlerine duyulan önyargıydı.
Bu süreçte grup büyük ekonomik sıkıntılarla boğuşmak durumunda kaldı. Bir çıkış yolu arıyorlardı. Bu yolu 1986’da buldular. Rachid Taha, Charles Trenet’nin 1940’larda kaydettiği “Douce France” şarkısını sözlerini değiştirmeden grubuyla birlikte yorumlamıştı. Vatansever bir Fransız savaş şarkısı olan bu parçanın Rachid Taha ve Carte de Sejour imzalı bu arabesk yorumu, tüm Fransa’da ilgilye karşılanmıştı. Hatta dönemin Fransa Kültür Bakanı Jack Lang bu parçayı Fransa parlamentosundaki tüm parlamenterlere dağıtmış, dinlemelerini sağlamıştı.
Carte de Sejour bundan üç yıl sonra, 1989’da dağıldı. Grubun dağılmasıyla birlikte Rachid Taha’nın da solo kariyeri başlamış oldu. Taha, 1991 yılında Barbès adlı ilk solo albümünü çıkardı. Albüm ismini Paris’te Mağribîlerin yoğun olduğu bir mahalleden alıyordu. 1993 yılında çıkan ve kendi adını taşıyan ikinci albümü ise Rachid Taha’yı Fransa dışında üne kavuşturdu. Artık İngiltere diskolarında Taha şarkıları çalınır olmuştu. Bununla beraber, bu albümdeki “Voila Voila” şarkısı Rachid Taha’nın kendi benliğinden ödün vermediğini de gösteriyordu.
Rachid Taha, diğer rai sanatçılarından farklı şekilde çok daha farklı zevklerdeki insanlara hitap edebilmiş, rai’nin sınırlarını aşmıştı
1990’lı yıllarda bir dizi albüm çalışmasında bulunan Taha, asıl büyük sıçramasını ise o yılların sonunda yapacaktı. Rachid Taha, 1997 yılında, kendisi gibi Berberi olan Dahmane El Harrachi’nin 1970’lerde yazdığı ve evini barkını terkedip el diyarına gitmeye niyetlenmiş müstakbel bir mülteciye seslenen “Ya Rayah” teklisini yayınladı. “Ya Rayah” ile Taha tüm dünyada sesini duyurmayı başardı. Kendisinin ülkemizde en çok bilinen çalışması da budur. Bununla beraber, ülkemizde ilgi gören bir diğer çalışması da 1999 yılında Khaled ve Faudel ile verdiği bir konserin kaydıdır. 1,2,3 Soleils adıyla albüm olarak piyasaya sunulan bu kayıt, “Abdel Kader” ve “Ida” gibi şarkılarıyla geniş kitleler tarafından sevilmişti.
Rachid Taha, diğer rai sanatçılarından farklı şekilde çok daha farklı zevklerdeki insanlara hitap edebilmiş, rai’nin sınırlarını aşmıştı. Bunun da en büyük nedeni, harika şarkıcılığı bir yana, müziğindeki punk etkisi olsa gerek. Rachid Taha, Arap müziğiyle punk’ın öfkesini, asiliğini bir araya getirmiş ve bu tarzı onun dinleyici kitlesini her geçen gün büyütmüştü.
Rachid Taha, kimilerinin “rock’n rai” diye adlandırdığı müziğiyle birçok ünlü rock müzisyenin de kalbini kazandı. Kendine örnek aldığı The Clash ile sonradan yakın ilişkileri oldu. Patti Smith, 2005 Meltdown Festivali’nin küratörlüğünü üstlendiğinde davet ettiği ilk isimlerden biri Rachid Taha’ydı. Brian Eno ve Robert Plant gibi isimlerle aynı sahneyi paylaştı.
Doğum gününe günler kala, 12 Eylül 2018’de uykuda kalbi durmadan evvel Believe adlı yeni albümünü bitirmeye çalışıyordu. Ardından yeni konserler gelecekti. Tracy Chahwan adlı Lübnanlı bir çizgi romancı, ölüm haberini aldığında Taha’nın yakında vereceği bir konser için bir poster çalışması hazırlıyordu. Oum Kalthoum ile kâğıt oynarken çizmiş sanatçıyı; yanlarında da 1998’de Cezayir’de suikaste kurban giden bir başka müzik efsanesi, Lounès Matoub oturmuş ud çalıyor… O posterin konserini veremeden Kalhtoum’un ve Matoub’un yanına gitti Taha. Böylesi ani bir vedaya herhalde en çok kendisi şaşırmıştır.
Onun hayatı bir göç ile biçimlenmişti. O eylül akşamında, son kez göç etti. Muhalifliği, eleştirel yaklaşımı, hesaplaşmaları, kural tanımazlığıyla hayatla arasındaki meseleleri hiç bitmeyen Rachid Taha’yı müzik dünyası unutmayacak.
Yolun hep ışıkla dolsun, Rachid Taha.