Müzikallerin Altın Çağında Shakespeare | F. Zeynep Bilge

YAZI DİZİSİ İNSANLIĞIN BÜYÜK ESERLERİ

Shakespeare’in kaynak metinlerinin müzikale uyarlanış biçimlerine baktığımızda dikkat çeken noktalardan biri öykülerin hem güncelleştirilmesi hem de Amerikanlaştırılmasıdır

Müzik, dans ve sözlü diyaloglarla bezeli bir sahne sanatı olarak müzikal, en ışıltılı ve görkemli dönemini 1940’larla 1960’lı yıllar arasında yaşar. Her ne kadar ortaya çıkışında on dokuzuncu yüzyılın sonlarında popülerleşen operetler, varyete şovları ve özellikle Gilbert ve Sullivan’ın komik operaları etkili olmuşsa da müzikal tiyatro (ya da bugünkü adıyla müzikal) türünün uzlaşımlarını belirleyen ekol Broadway olmuştur. 1929 yılında başlayan Büyük Buhran ve II. Dünya Savaşı sırasında müzikallere olan ilginin çoğalması hiç şaşırtıcı değildir. Zira böylesi travma dönemlerinde insanların günlük dertlerden ve gelecek kaygısından uzaklaşabilmek amacıyla sonu iyi biten, eğlenceli, dans ve müzikle dolu sanat ürünlerine sığınmalarından daha doğal bir şey olamaz. İşte tam da bu nedenle müzikallerin Altın Çağı 1940’lı yıllarda, tam da dünya topyekûn II. Dünya Savaşı travmasıyla hem fiziksel hem de psikolojik olarak baş etmeye çabalarken ortaya çıkar. 

Tıpkı sinema ve müzik sektöründe olduğu gibi bu dönemin Broadway müzikalleri de çoğunlukla Amerikan rüyasının vurgulandığı alanlardır. Mutlu sonla biten (ki bu mutlu son çoğu zaman iki genç sevgilinin evliliği anlamına gelir), ailenin kutsallığının ve gerekliliğinin vurgulandığı, kapanış sahnesinde herkesin neşeyle dans edip şarkı söylediği, parlak geleceğe umutla baktığı müzikallerin çoğu Amerikan rüyasıyla özdeşleştirilen mutluluk, özgürlük ve başarı gibi kavramların altını çizer. 

Elbette yüzyıllardır farklı sanat dallarında oyunları tekrar tekrar uyarlanan, farklı dillerde, türlerde, biçimlerde güncelliğini koruyan William Shakespeare de Broadway müzikallerinde kendine yer bulacaktır. Oyunları bugüne dek üç yüzün üzerinde opera, bale ya da senfonik esere dönüşen Shakespeare, çok geçmeden müzikal yapımcılarının da dikkatini çeker. Bu yazıda kısaca bu müzikallerin ikisine değineceğiz: Kiss Me, Kate ve West Side Story. Bu iki müzikalin de konusu kadın erkek ilişkileri olsa da konuyu ele alış biçimlerinin birbirinden oldukça farklı olduğu dikkatlerden kaçmaz; tıpkı onlara kaynaklık eden The Taming of the Shrew ve Romeo and Juliet oyunlarında olduğu gibi. 

Kiss Me Kate

Kiss Me, Kate (1948)

Cole Porter imzasını taşıyan ve izleyiciyle ilk kez 1948 yılında buluşan ‘Kiss Me, Kate’, arka planda II. Dünya Savaşı sonrasında yeniden şekillenmekte olan ulusal kimliklere de gönderme yapar

Shakespeare’in kaynak metinlerinin müzikale uyarlanış biçimlerine baktığımızda dikkat çeken noktalardan biri öykülerin hem güncelleştirilmesi hem de Amerikanlaştırılmasıdır. The Taming of the Shrew’da olay örgüsü Padua’da geçerken; Kiss Me, Kate 1935 yılında boşanma süreçleri hem sahne üstünde hem dışında tartışmalara neden olan Alfred Lunt ve Lynn Fontainne adlı aktör çiftin öyküsünü Shakespeare’in metnine dahil eder. Bu şekilde kaynak metinde evlilik bağlamında gerçekleşen kadın-erkek savaşı müzikalde tiyatro sahnesini de kapsayacak şekilde genişler ve böylece uyarlama kendi türünü de konusu haline getirir. Müzikal, boşanmış tiyatro oyuncuları Fred Graham ve Lilli Vanessi’nin yine Graham tarafından sahneye konulan The Taming of the Shrew oyunun sahneleniş sürecinde yaşadıkları komik olayları ele alır. Bu yönüyle, kaynak metnindeki ‘oyun içinde oyun’* modernize edilerek müzikal sahnesine uyarlanmış olur.   

Cole Porter imzasını taşıyan ve izleyiciyle ilk kez 1948 yılında buluşan Kiss Me, Kate, arka planda II. Dünya Savaşı sonrasında yeniden şekillenmekte olan ulusal kimliklere de gönderme yapar. Bu göndermelerden belki de en dikkat çekicisi iki gangster tarafından söylenen “Brush up your Shakespeare” (“Shakespeare bilgini tazele”) adlı şarkıdır. Yirminci yüzyıldan itibaren Shakespeare ve eserleri hakkında bilgi sahibi olmanın entelektüellik göstergesi olarak görülmesinin de parodisi olarak yorumlayabileceğimiz bu neşeli şarkıda, kumar borcu tahsilatı için tiyatronun kulisinde (ve hatta gösteri sırasında sahne üzerinde) gördüğümüz iki gangster, Shakespeare hakkında dillendirdikleri kulaktan dolma bilgilerle ve yanlış söyledikleri karakter adlarıyla oyunun gülünç sahnelerinden birine imza atarlar. Tıpkı Shakespeare oyunlarındaki soytarılar gibi bu iki gangster dans, müzik ve ağızlarından çıkan yanlış sözcüklerle hem müzikaldeki kurmaca karakterleri hem de izleyiciyi güldürürler. Kaldı ki şarkılarında Shakespeare’den söz etmelerinin en önemli nedenlerinden biri kendilerini kültürlü gösterip karşı cinsi etkilemektir. Bowery vals temposunda hafif ve neşeli bir melodiye sahip olan “Brush up your Shakespeare” şarkısıyla iki gangster on altıncı yüzyıl İngiliz tiyatrosuyla modern Amerikan müzikal tiyatrosu arasında köprü rolü oynar. (Bilge) 

İlk kez 1957 yılında seyirciyle buluşan West Side Story ise, on altıncı yüzyıl İngiliteresinde kaleme alınmış bir öykünün Amerikanlaştırılma sürecinin zirve noktasıdır diyebiliriz. Verona’da geçen ve birbirini seven iki gencin kavuşamama öyküsünü adeta ölümsüzleştiren kaynak metin, 1950’ler New York’una uyarlanarak Shakespeare’in belli bir zaman ya da coğrafyayla sınırlandırılmasının imkansızlığını kanıtlar niteliktedir. West Side Story Amerikan toplumunun çok katmanlı kültürel yapısını temel alır. Tıpkı kaynak metindeki Capulet ve Montague aileleri gibi müzikal uyarlamada da birbirine düşman iki çete vardır. Ancak bu kez düşmanlığın sebebi etnik kökendir: Beyaz Amerikalılardan oluşan “Jetler” ve Porto Rikolu göçmenlerden oluşan “Köpekbalıkları” müzikale egemen olan dinamik müzikler, danslar ve şarkılar eşliğinde ölümle biten ve Maria ile Tony’i sonsuza dek birbirlerinden ayıran öykünün baş kahramanlarıdır. 

west side story

West Side Story (1957)

Müzikleri Leonard Bernstein tarafından bestelenen ‘West Side Story’ etnik kimlik tartışmasını Shakespeare’in ‘Romeo ve Juliet’ öyküsüyle harmanlayarak seyirciye sunar

Müzikalin geçtiği dönem ve özellikle New York’un belli bölgeleri, farklı ırk ve etnik kimliklerin ötekileştirildiği bir ortama işaret eder. Daha önce Richard Rodgers ve Oscar Hammerstein II’nin 1949 tarihli South Pasific müzikali de II. Dünya Savaşı sonrası etnik kimlik sorununu irdelemiştir. (Dash) Müzikleri Leonard Bernstein tarafından bestelenen West Side Story ise etnik kimlik tartışmasını Shakespeare’in “Romeo ve Juliet” öyküsüyle harmanlayarak seyirciye sunar. Yazının başında değindiğimiz Amerikan rüyası bu müzikalde bir hayal kırıklığı olma potansiyeli taşır. Köpekbalıkları çetesinin lideri Bernardo’nun sevgilisi Anita’nın ve diğer Porto Rikolu karakterlerin seslendirdiği “Amerika” adlı şarkı Amerikan rüyasıyla ilgili gerçekleri ortaya çıkartır. Anita, Amerika’nın sunduğu zenginlikleri ve özgürlükleri yüceltirken, diğer taraftan tüm bu zenginlik ve özgürlüklerin aslında sınırlı ve ayrıcalıklı bir kesime sunulduğu dillendirilir. Bu şarkının belki de en dikkat çekici özelliği, Amerika’yı konu almasına rağmen müziğinin ve ritminin tümüyle Latin Amerika’ya özgü olmasıdır. Özellikle kullanılan perküsyon aletleri ve müziğe eşlik eden dans, Köpekbalığı çetesinin ait olduğu kültürün ve etnik kimliğinin altını çizer. 

Müzikalin kaynak metinden ayrıldığı en büyük nokta belki de sonudur: müzikalin sonunda Maria’nın öldüğü yalanına inanan Tony düşmanlarının onu öldürecek darbeyi indirmelerine izin verir ve tam ölmek üzereyken sahneye giren Maria’nın kollarında son nefesini verir. Kaynak metnin aksine, Maria diğer tüm karakterlerin bu cinayetteki rolünü yüzlerine vuran gerçekçi ve çarpıcı bir konuşma yapar. Ağır ve dramatik bir müzik eşliğinde Tony’nin cansız bedeni taşınırken perde iner. Bu son, elbette Altın Çağının sonlarına yaklaşmakta olan Broadway müzikalinin geleneksel finalinden epey farklıdır. Bu dramatik final sahnesi izleyiciyi derinden sarsar. Böylece müzikalin konusunun sadece mutlu sonla biten komedi ya da romantik komedilerle sınırlı olmadığı, dram ve trajedinin de müzikal tiyatroyla anlatılabileceği bir dönemin müjdelendiğini görürüz.    

*Katherina ve Petruchio’nun Padua’da geçen öyküsü Hırçın Kız’ın “Giriş” bölümünde Christopher Sly adlı karakterin huzurunda oynanan bir oyun içinde oyundur.

 

KAYNAKLAR

Bilge, F. Zeynep. “‘Brush up your Shakespeare’: The Bard on Broadway.” Words and Music (Ed. Victor Kennedy & Michelle Gadpaille). Newcastle upon Tyne: Cambridge Scholars Publishing, 2013. 29-40. 

Dash, Irene G. Shakespeare and the American Musical. Bloomington: Indiana UP, 2010.