Bu enstrümanlar çok eski: Orta Çağ enstrümanları | Umay Arslan

“Karanlık Çağ” olarak da anılan, 15. yüzyıla kadar etkilerini gösteren Orta Çağ, Avrupa’da kilisenin hüküm sürdüğü bir dönemdir. Birçokları bu döneme korkunç bulduğu kadar gizemli ve heyecan verici de bulur. Nitekim bütün karanlığıyla beraber Orta Çağ, birçok önemli sanat eserinin de üretildiği bir dönemdir. Ne var ki bu eserler ya kilisenin baskısı altında ya da doğrudan kilise için üretilmiştir. 

Kilise, İlk Çağ’a ait müziğin putperestliği çağrıştırdığını ve halkı dünyevi zevklere davet edebileceğini düşünerek org ve çan dışındaki tüm çalgıları yasaklamıştır. Bu gibi kısıtlamalar yüzünden, Rönesans’a kadar müziğin sürekliliği bozuldu gibi görünse de aslında kilise de kendi müzik çalışmalarını yapmıştır. Kiliseye göre müzik sadece Tanrı’ya adanmalı ve en baskın ses insan sesi olmalıydı. Müzik, duaları kolay ezberletmek ve ayinler sırasında mistik ortam yaratmak için kullanılıyordu. Öte yandan, sanat ne zaman tamamen baskı altında tutulabilmiştir ki? Kilisenin tüm çabasına rağmen Orta Çağ’da seküler müzik de yapılıyordu…   

Halk ve kimi soylular, din dışı konularda müzik üretiyordu. Haçlı Seferleri sırasında yeni topraklar ve topluluklar keşfeden şövalyeler, savaş amaçlı yola çıksalar da farkında olmadan pek çok şey öğreniyorlardı. Bu yeni bilgiler onları sanat yapmaya itiyordu. Çıktıkları uzun yolculuklarda, geceleri ateş etrafında toplanıp müzikli hikayeler anlatıyorlardı. Bu savaşçıların söylediği şarkılar, önce soylular sonra halk arasında çok ilgi görüyordu. 

Orta Çağ’da şairler ve gezginler de müzik yapıyordu. Bu sanatçılar, enstrümanlar eşliğinde, gezdiği yerlere dair olaylar, hikayeler, masallar anlatıyorlardı. Gördükleri her şeyi müzikle anlatan bu bir nevi tarihçilere Troubadour deniyordu. Onlar, Orta Çağ ozanlarıydı… 

Bütün bunların yanı sıra çiftçiler ve çobanlar da işlerini yaparken kendilerine has şarkılar söylüyorlardı. 

İşte, Orta Çağ müziği kabaca bu şekilde hasıl oluyordu. Peki, bu müzikleri insanlar hangi enstrümanlarla üretiyorladı? Bu listede, Orta Çağ’da yaygın olarak kullanılan enstrümanlardan bazılarını bulacaksınız. Keyifli okumalar!

Borulu org (Kilise orgu)

Günümüzde hala kiliselerin gözdesi olan bu enstrüman klavye, pedallar ve borulardan oluşur. Ses, metal ya da ahşaptan yapılmış boruların içerisinde oluşan titreşimden çıkar. Bu enstrümanın tarihi Antik Mısır’a dayanır. Borulu org’dan önce su orgu vardı ve Antik Yunan dahil olmak üzere pek çok medeniyette kullanılmaktaydı. 

Bu arada, Orta Çağ’da üç farklı (borulu) org çeşidi kullanılıyordu: Pozitif org, büyük org ve regal. Regal, küçük ve portatif bir org çeşidiydi. Kilise orgları çok büyük olduğu için, herkes orga ulaşabilsin diye icat edilmişti. Pozitif org’u çalmak için iki kişi gerekmekteydi; biri klavyeyi çalarken diğeri de borulara hava verirdi. Org yapımcıları, zamanla yeni müziklere uygun olabilmesi için enstrümanı geliştirdi ve klavye ile pedal sayısını artırdı. 

Zil

Zil, dünyada en çok kullanılan perküsyon aletlerinden biri, belki birincisidir. Genelde birkaç tanesi aynı anda kullanılır. Zillerin kullanıldığını her müzik türünde görebiliriz. İncil’de de bu enstrümandan defalarca bahsedilmektedir. Sadece Hristiyanlıkta değil, Budist törenlerde de zil ve çan kullanılır. Bu enstrüman, Avrupa’da yaygınlaşmasını biraz da Osmanlı ordusunun Mehteran bölüğüne borçludur. Genelde çanın ortasından bir delik açılır; ya standa koymak için ya da elde kullanıma uygun saplar takmak için… Sesin farklılık göstermesi için çeşitli çaplarda ve ağırlıklarda üretilmektedir. 

Adufe

Adufe, Orta Çağ’da, günümüzde Portekiz olan topraklarda yaşamış müslüman topluluk Morolar’ın geleneksel çalgısıdır. Bir çeşit teftir. Geleneklere göre sadece kadınlar tarafından çalınan bu çalgının sesini yerel festivallerde duymak olasıydı. Çam ağacı ve keçi derisinden üretilen bu kare enstrümanın içerisine ses çıkarması için tohumlar konulurdu. 

Nakkare

İki küçük davuldan oluşan bu vurmalı enstrüman, Orta Çağ’da pek çok ülkede kullanılmaktaydı. Nakkare, Mevlevi dergâhlarında “kudüm” adıyla anılmaktaydı ve Mevlevi müziğinin dört temel çalgısından biriydi. 

Bu enstrümanda davulun alt kısmı dövme bakırdan yapılır. Daha çeşitli ses üretebilmek için iki davulun büyüklüğü farklıdır. Bu enstrümanı en çok kullanan toplumlar İranlılar, Hintler, Ürdünlüler ve Türklerdir. 

Dulcimer

Dulcimer adlı zither çeşidi, günümüzde kanun adı ile kullanılan enstrümanın atasıdır. Kapalı bir kutunun üzerine gerili telleri vardır ve iki tahta çekiç ile çalınır. Macaristan, Romanya, Yunanistan, Türkiye, İran ve Çin’de kullanımı yaygındır. 

Vielle

 

Bu enstrüman Bizans’ta kullanılan lirden gelip, zamanla modern kemana evrilmiştir. Kemandan farklı olarak daha uzun ve daha derindir.

Vielle, ozanlar arasında Orta Çağ’da en popüler enstrümandı. Günümüzde barok müzik yapanlar çoğunlukla vielle, rebek ve saz kullanır.

Rebec

Rebec de kemana benzer bir şekilde çalınır fakat gövdesi armut şeklindedir. Arap klasik müziğinin en önemli enstrümanlarındandır ve Araplar’ın İber yarımadasını işgal etmesi ile Avrupa’da da yaygınlaşmıştır. Reconquista döneminde İspanya’dan kaçan Müslümanlar tarafından Fas’a getirilmiştir ve Fas geleneksel müziğinde önemli bir yere oturmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nda ise çay saatlerinde çalınmıştır. 

Hurdy gurdy

Hurdy gurdy, piyano ve kemanın karışımı olan bir enstrümandır. Üzerindeki kol çevrilerek yaylara sürtünür ve klavye üzerinden notalar çalınır; tellere ise dokunulmaz. Sesi biraz gaydaya benzer. Slav folk müziklerinde yaygın olarak kullanılır.

Hurdy gurdy, Rönesans’ın en popüler enstrümanıydı fakat 17’nci yüzyılda yeni enstrümanlara talep artınca sadece alt sınıflar tarafından çalınır oldu. Sonra, Fransız rokoko tarzının gelişmesi ile soylular yeniden hurdy gurdy’e ilgi duymaya başladı. Günümüzde en çok Macaristan, Polonya, Belarus ve Ukrayna’da çalınmaktadır. Ülkelere göre enstrüman ufak değişiklikler göstermektedir. Popülerliği modern çağda devam ettiği için MidiGurdy adlı elektronik versiyonu geliştirilmiştir.

…ve evet, Donovan’ın “Hurdy Gurdy Man” şarkısı harikadır! 

Organistrum

Hurdy gurdy’nin öncülüdür fakat kemandan çok gitarı anımsatır. Çok büyük olduğu için iki kişi tarafından çalınır. Bir kişi notalara basarken diğeri kolu çevirerek telleri çalar.

Organistrum’un onuncu yüzyılda icat edildiği düşünülüyor. Fransa’da on birinci yüzyılda inşa edilen St. Georges Manastırı’nda, pirinçten bir rölyef üzerinde organistrum resmedilmiştir. On ikinci yüzyıl Hristiyan mezmurları üzerinde de çizimlerini görebiliriz.

Psalterium

Zither ailesinden olan bu çalgıya telli davul da denir. Dulcimer ve taboru anımsatır. Çalan kişi enstrümanı omzundan sarkıtır ve boruları üflerken aynı anda bir çubuk ile telleri oynatır. Psalterium, altı telden oluşur. Sesi boru tabora benzer. Pirene dağlarında düzenlenen karnavallarda “maskarada” adlı geleneksel dansa eşlik eder.

Rebap

Lirden evrilen başka bir enstrüman da rebaptır. Arap kökenlidir ve ticaret rotaları sayesinde Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Avrupa’da yaygınlaşmıştır. Gövdesi hindistan cevizi kabuğundan, göğsü deriden, telleri ise at kılından yapılır. Tel sayısı bir ile beş arasındadır ama çoğunlukla üç tellidir. 

Bilinen ilk telli çalgılardan biri olan bu enstrüman, on sekizinci yüzyıla kadar Türk müziğinin tek yaylı çalgısıydı. Tasavvuf müziğinde ciddi bir ilgi görerek, Mevlevi dergahlarında kutsal bir enstrüman olarak kabul edilmişti. Günümüzde Mardin ve Şırnak gibi illerde düğünlerde çalınmaktadır. Kemençenin atası olarak görülür. 

Crumhorn

Avrupa halkı arasında kullanılan bu tahta üflemeli çalgıyı çalan kişinin dudakları kamışa değmezdi çünkü kamış içeriden koruyucu bir kapağa sahipti. 

Crumhorn, “bükülmüş boynuz” anlamına gelir. Bunun nedeni de enstrümanın bükülmüş bir boynuz gibi J şeklinde oluşudur fakat bu şekil sesi pek etkilemez, sadece dekoratiftir. Borunun içerisine üflenen hava ile birlikte crumhorn güçlü bir uğultu sesi çıkarır. Genellikle farklı enstrümanlara eşlik ederek kullanılır.

Ud

Udu Farabi’nin icat ettiği söylenir fakat Farabi’nin yaşamından çok daha önce yapılan sanat eserlerinde bu enstrüman resmedilmiştir. Orta Çağ’da Farabi, İbni Sina ve İhvanı Safa risaleleri sayesinde oldukça yaygınlaşmıştır. Haçlı seferleri sırasında da Avrupa’ya götürülmüştür. Tekne (gövde), göğüs (kapak), sap, burguluk ve teller olmak üzere beş parçadan oluşur. Genellikle maun, ceviz, paduk, vengi, kelebek, erik veya zeytin ağacından yapılır. Çeşitli akort usulleri vardır. Kendisi gibi popüler bir enstrüman olan lavtadan (lute) farklı olarak perdesi yoktur ve boynu daha küçüktür. Bilinen en eski ud şu anda Belçika’daki enstrümanlar müzesinde sergilenmektedir.

Arp

Klasik Batı müziği müziğinde kullanılan en eski telli enstrümandır. Her teli üç ayrı ses çıkarır. Arpın da lirden esinlenildiği düşünülür. 47 tel ve 7 pedaldan oluşur. Antik Çağ’da icat edilmiştir fakat Orta Çağ ve Rönesans dönemlerinin en popüler enstrümanlarındandır. Hedeflenen sese göre geliştirilmiş varyasyonları mevcuttur. Bilinen en eski arplar Sümerlere aittir. Antik Mısır tabutlarının içerisinden de arplar çıkmıştır. 

Arp, dünyanın her yerinde yüzyıllardır izlerini göstermektedir. Bu enstrüman yüzyıllardır İrlanda’da politik bir sembol olarak kabul edilirken, Hristiyanlıkta ise cennetin tasvirinde meleklerin ellerinde gösterilmiştir. 

Santur

Genellikle ceviz ağacından yapılır ve 72 ila 160 adet bronz telden oluşur. Teller, zahme adında küçük ahşap mızraplar ile çalınır. Hem telli hem vurmalı çalgı niteliğini taşır. İranlı Yahudiler tarafından icat edilmiştir. Dünyanın her yerinde kullanılan ve dulcimere benzeyen bu enstrüman, Türkiye’deki ününü Santuri Ethem Bey sayesinde kazanmıştır. İran’da kadın sesine benzerliği yüzünden kullanımı Şah tarafından 500 yıl boyunca yasaklanmıştır. Ortadoğu’da oldukça yaygın olan bu enstrümanın en eski sayılan örnekleri Babil kalıntılarında bulunmuştur.