Never Mind the Bollocks: Sex Pistols dünyayı nasıl değiştirdi | Tolga Özbey
YAZI DİZİSİ İNSANLIĞIN BÜYÜK ESERLERİ
‘Never Mind the Bollocks, Here’s the Sex Pistols’ ile beraber müzik artık giyim kuşam kodlarından ve fikirsel kamplaşmadan oluşan bir sound’lar ve türler alanına dönüşmüştür
Müzik tarihine şekil veren eserlerle ilgili yazmam teklif edildiğinde ilk başta çok da istekli değildim. Sayısız önemli albüm arasından hangisini seçeceksiniz ki? Bu neredeyse imkansız bir iş. Neyse ki ardından Never Mind the Bollocks, Here’s the Sex Pistols (1977) albümünü yazmam önerildi de benim için akan sular durdu.
Müzik tarihinin milatlarından saydığım bu albümden bahsederken sadece bir grup ya da bir albümün çok ötesinde bir şeylerden bahsetmiş olacaktım çünkü bu albüm öncesi ve sonrası dünya müziği bambaşkadır. Never Mind the Bollocks, Here’s the Sex Pistols öyle güçlü bir etkiye sahiptir ki bir daha hiçbir şey aynı kalmaz.
Bu güçlü etki aslında sadece salt müzikten ileri gelmez, bu noktada bir ‘paketten’ bahsetmemiz gerekir. Grup, karakterler, müzik, nihilist şarkı sözleri, menajer, styling ve görsellerin hepsi bir konseptin parçalarıdır. İşte bu bakış açısı da albümün ardında yatan, o güne kadar bu yoğunlukta görülmemiş yenilikçi tavrı oluşturur.
Bu yüzden yazıda salt olarak bahsedeceğim şey elbette yalnızca müzik ve albüm olamazdı. Çünkü Never Mind the Bollocks, Here’s the Sex Pistols yeni doğan bir gençlik alt kültürünü, punk’ı, sıkıştığı yeraltından tüm dünyaya taşıyan ve o güne kadarki tüm rock’n’roll sound’unu, asiliğini ve bakış açısını yeniden şekillendiren bir baş yapıttı. O, sadece müzikle değil müziğin ötesinde getirdiği bir yenilikle insanlık tarihinde yerini aldı.
Sex Pistols, kalabalık bir Londra alt kültür kadrosunun bir gençlik alt kültürünün fitilini ateşlediği, her ne kadar spontan ve kısa süreli de olsa, dopdolu bir altyapı çalışmasıdır
Bu albümü değerli kılan aslında herşeyin biraz da spontane gelişmesi ve genç dinleyici tarafından sahiplenilmesidir. Never Mind the Bollocks, Here’s the Sex Pistols, doğru bir öngörüyle Batı müzik endüstrisinde her şeyi altüst etmiş ve her şeyin tekrar gözden geçirilmesine neden olmuştur. Müzik endüstrisi bu albümden ve Sex Pistols grubundan, çoğunlukla da “kendin yap” felsefesinden çok şey öğrenmiştir. Bu çıkarımlar 80’ler ve 90’lar boyunca birçok indie müzik grubu ve şirketinin düşük bütçelerine rağmen gerilla taktikleriyle dünyayı yeniden ve yeniden fethetmelerini sağlamıştır.
Rock’n’roll’un en büyük efsanelerinden Chuck Berry bir röportajda kendisine Sex Pistols ilk kez dinletildiğinde “Gitarlar benimki gibi, epey iyi ama bu adamın derdi ne, neden bu kadar öfkeli?” demişti. Bunun cevabı, 70’lerin sonunda New York’taki ünlü CBGB kulübü çevresinde gelişen punk ve new wave akımına katılmış gençlerin müziğe bakışındaydı. Onlar, rock’n’roll’un özünü yitirdiğine inanıyordu ve öfkeleri bir tür köklere dönüş arayışının müzikal dışavurumuydu.
Kişisel yaşamımda birçok kez “Neden punk?” sorusuna maruz kaldım. Aslında bunun cevabı çok basittir: Elbette birçok müzik türünü çok sevdim ama hemen hiçbirinin altında bir felsefe yatmıyordu. Ne kadar kazırsanız kazıyın punk’tan önce bununla ilgili esaslı bir çabayla karşılaşamazsınız. İşte bu yüzden, punk’ın mahdumlarını tavlayan yanı sadece müzikal enerjisi, asiliği ya da hırçınlığı değildi. Dick Hebdige’nin dediği gibi “tarzın bir anlamı vardı” bu müzikte. Bazısına göre bu bakış anlamsızdır. Onlar için müzik müziktir felsefeye ne gerek vardır. Ancak bir genç için tarzı anlamlı bir kültür iyi bir başlangıç noktasıdır bence.
İşte, tarzın anlamını ortaya koyan bu kültürün ilk müzikal örnekleri arasında belki de en baskını Never Mind the Bollocks, Here’s the Sex Pistols albümüdür. Şüphesiz onun da bir öncesi ve nedeni vardır. Rock’n’roll müziğin sirke dönüştüğü bir dönemdir punk’ın doğduğu dönem: Tırlarca ekipman taşıyıp stadyum konserleri veren şaşalı gruplar, bitmeyen gitar soloları rock’n’roll’un 50’lerde başlayan o ucuz ve çiğ hikayesine ters düşüyordu. Bu noktada bu öfkeli gençler müzik aletlerini silah gibi kullanıp, kendin yap felsefesine bağlı, lo-fi ama buram buram enerji kokan müzikleriyle rock’n’roll endüstrisini yakıp küllerinden yeni bir sound çıkarttılar. The Beatles sonrası garaj patlamasının benzeri bu sefer nihilist bir yaklaşımla Sex Pistols’dan itibaren yaşanıyordu. Derek Jarman’ın Jubilee (1978) filminde sembolize ettiği dünyanın çıkış kaynağıydı bu öfke, bir anlamda gelmekte olan kötü günlerin de habercisiydi.
Sex Pistols demek sadece Johnny Rotten, Steve Jones, Glen Matlock, Paul Cook ya da sonradan ekibe katılan ama aslında en baştan beri ekibin çevresinde olan Sid Vicous demek değildir elbette. Sex Pistols, menajerleri Malcolm McLaren ve suç ortağı modacı Vivien Westwood’u da içine alan kalabalık bir Londra alt kültür kadrosunun bir gençlik alt kültürünün fitilini ateşlediği, her ne kadar spontan ve kısa süreli de olsa, dopdolu bir altyapı çalışmasıdır.
Sex Pistols bu ilk ve tek albümüyle müzik tarihinde öyle bir yere oturmuştur ki dağıldıktan sonra bile albümün popülerliği sayesinde kendin yap mirasını, ‘3 akor yeter’ ve ‘Sen de yapabilirsin’ fikrini tüm dünyaya yaymaya devam etmiştir
Malcolm McLaren, New York’ta protopunk efsanesi New York Dolls’a kısa kariyerlerinin son döneminde kısa bir süre menajerlik yapmıştır. New York Dolls üyeleri ondan “provokatif” ve “sofistike” diye bahseder. McLaren Londra’ya geri dönerken aslında ‘büyük Amerikan rüyasını’ da koltuk altında taşıdığı plak ve fanzinlerle New York’tan taşımıştır. Sevgilisi ve modacı ortağı ile birkaç küçük denemenin ardından yap yapıştır tak takıştır kıyafetler ve sado mazoşist-fetiş latex’lerle 1974 yılında King’s Road’da Sex butiği açmıştır.
Malcolm McLaren moda, gençlik alt kültürleri ve rock’n’roll müziği ile tüm müzik endüstrisini yeniden yapılandıracağı bir akımın hazırlığı için bu dükkana takılan gençleri ‘örgütlüyor’ ve onların müzik grupları kurmasına aracı oluyor, plak şirketleriyle görüşmeleri ayarlıyordu. Sex Pistols elemanları da bu dükkanın müdavimlerindendi ve grup için bu dükkan çok önemliydi. Çünkü Sex Pistols’ın başarısı elbette büyük ölçüde tarzlarından kaynaklanıyordu. The Ramones’un kendince “Deri montlarımız, yırtık kot pantolonlarımız vardı ve gitar almaya karar verdik,” cümlesiyle ifade ettiği formül, Sex Pistols’da provokatif tasarımın işin içine girmesiyle hem gençlerin hem de bir toplumsal korku unsuru olarak başından itibaren basının ilgisini çekmiştir.
Sitüasyonist hareketin de yakın takipçisi olan McLaren albüm kapağı ve tüm Sex Pistols görsel tasarımları konusunda anarşist sanatçı Jamie Reid ile çalışmıştı. Sonuç Never Mind the Bollocks, Here’s the Sex Pistols ile ortadaydı: O güne kadar yapılmış en çarpıcı albüm kapağı! Ayrıca posterlerde ve 45’lik kapaklarında da bu yenilikçi görsel tavır aşikardı. Ticari açıdan da ortada büyük bir pazarlama başarısı vardı çünkü Sex Pistols kupaları, rozetleri, tişörtleri yok satıyordu.
Uzun lafın kısası, Lester Bangs’in dediği üzere “modern müzik The Velvet Underground ile başlar” ve bunun devamında The Stooges, New York Dolls gibi grupları, CBGB kulübünü ve elbette ilk dönem Londra punk sahnesini görürüz. Brian Eno’nun “İlk Velvet Underground plağı belki sadece birkaç bin sattı ama birçok kişi onun sayesinde müzik yapmaya başladı” mitinin devamıdır Sex Pistols’un başarı hikayesi. Her şey birbirini takip etmiş ve inşa edilen gençlik alt kültürü, rock branşında bir kırılma olarak nitelendirilmiştir. Bu kırılmanın zirve noktası ise elbette Never Mind the Bollocks, Here’s the Sex Pistols albümü olmuştur.
Sex Pistols bu ilk ve tek albümüyle müzik tarihinde öyle bir yere oturmuştur ki grup 1978 yılında dağıldıktan sonra bile albümün popülerliği sayesinde kendin yap mirasını, “3 akor yeter” ve “Sen de yapabilirsin” fikrini tüm dünyaya yaymaya devam etmiştir. Never Mind the Bollocks, Here’s the Sex Pistols, yeni alt punk tarzlarının da post-punk’tan gotik’e birçok başka akımın da en büyük esin kaynağı olmuştur. Bu albümle beraber müzik artık giyim kuşam kodlarından ve fikirsel kamplaşmadan oluşan bir sound’lar ve türler alanına dönüşmüştür.
NOT: Albüme odaklanan ve yapım aşaması, stüdyo çalışanları da dahil röportajlarla ilgilenlerin VH1’ın Classic Albums – The Sex Pistols: Never Mind the Bollocks, Heres the Sex Pistols (2002) belgeseline bir göz atmaları yerinde olacaktır.