Soft Analog ile ‘Renklerim’ üzerine

Son yıllarda Türkiye’de birçok yeni synth-pop grubu görüyoruz; İstanbul’da, Eskişehir’de, Bursa’da, İzmir’de, Ankara’da… Soft Analog da onlardan biri. İdil Tavşanlı ile Ömer Çelik’in Ankara’da kurdukları Soft Analog henüz hiçbir albüm yayınlamasa da çıkardığı şarkılarla şimdiden hatırı sayılır bir dinleyiciye ulaştı. 

İdil ve Ömer’le hem Soft Analog’u hem de uclercagri ile yaptıkları “Renklerim” şarkısını konuştuk. Soruların bazılarına ortak, bazılarına ayrı ayrı cevap verdiler; keyifli okumalar!

Öncelikle, ikinizi ayrı ayrı bir tanıyabilir miyiz? Müziğe nasıl başladınız? Müzik eğitimi aldınız mı? Hangi enstrümanları çalıyorsunuz? Kısacası, siz kimsiniz?

İDİL: Çocuklukta piyano eğitimi almıştım, müziğe bu şekilde başladım diyebilirim. Üniversitede psikoloji bölümündeyken ayrıca şan eğitimi aldım, Soft Analog ile birlikte de asıl olarak müziğe odaklanmaya başladım.

ÖMER: Müzik üretmekle iIkokulda, elektro gitarla tanıştım. Daha sonra çeşitli solo projeler denedim. Her zaman üretmeye çalıştım, süreç içerisinde kendimi prodüksiyon anlamında geliştirdim. Şimdilerde Soft Analog hayatımın her yerinde diyebilirim.

Çoğu kişinin müziğe başladığında idol bellediği kişiler vardır. Sizinkiler kimlerdi? 

İDİL: Lise yıllarında grupla ilk çalışmalara başladığımız vakitler çokça Pearl Jam ve Soundgarden dinlerdim. Duruş ve vokal olarak Chris Cornell ve Eddie Wedder beni çok etkilemiştir. Hâlâ onları dinlerken çok farklı duygular hissediyorum. Yine o zamanlar sahne ve sanata yaklaşım olarak etkilendiğim ve bahsetmeden geçemeyeceğim diğer isimse David Bowie’dir. 

ÖMER: Kendi adıma şunu söyleyebilirim ki müziğe başlamadan önce, ilk başta, kuzenim sayesinde rap müzikle tanışmıştım ve sözler yazıyordum aslında. (Gülüyor) Zaman içerisinde gitarla tanıştım ve bir dönem rock & metal üzerine yoğunlaştım. Enstrümantal müzik dinliyordum hep ve o sıralarda müzik öğretmenim, Olafur Arnalds dinletti bana. O, bakış açım çok genişletti. Ama bir tek idolden bahsedemem… James Hatfield’dan Neşet Ertaş’a sevdiğim, saygı duyduğum birçok müzisyen var. 

İkinizi bir araya getiren ne oldu? Soft Analog ne zaman, nasıl kuruldu? 

İDİL: Soft Analog aslında yeni bir grup, kurulalı henüz aşağı yukarı bir yol oldu. Soft Analog öncesinde Ömer ile birlikte coverlar yapıyor, yayınlıyorduk. Bir süre devam ettik buna fakat sonrasında bıraktık, ben bunun bizi pek tatmin etmediğini düşünüyorum. İkimizi de mutlu eden kendi bestelerimizi yapmaktı başından beri büyük ihtimalle. Ben o sıralar çok farkında değildim bunun, ta ki Ömer bana grup fikrinden bahsedinceye kadar. Sonrasında Ömer yaptığı besteleri benimle paylaşınca onları ve grup fikrini daha da geliştirmeye başladık. 

ÖMER: İdil’le uzun zamandır tanışıyoruz. Beraber bir şeyler yapma fikriyle yanına gittiğimde o da çok heyecanlanmıştı. Farkında olmadan Soft Analog’un ilk adımları atılmış meğer… Süreç içerisinde eski grup arkadaşlarımızla beraber grubu tam olarak kurduk ve ilk şarkımız “Boşluğun İçinde”yi çıkardık. 

80’li yıllardaki popülerliğine sahip olmasa da son dönemde synth-pop yeniden yaygınlık kazanan bir tür oldu. Sizce bunun nedeni nedir?

Sanatta, modada, hatta pazarlamada bile geriye dönüş ve eskinin daha anlamlı olduğu düşüncesi artmaya başladı fakat bizim için eski sound’lar daha ilham verici ve daha kendimizi ait hissettiğimiz sular. Çocukluğumuzda, ergenliğimizde bu sound’lar ile büyüdük aslında.

“Bizi ne tanımlar diye düşündüğümde aklıma sözlerimizde bahsettiklerimiz ile sound’umuz arasındaki zıtlıklar geliyor”

Ülkemizde de birçok synth-pop grubu var; hemen her gün bir synth-pop grubunun yeni çıkan teklisiyle karşılaşıyoruz. Soft Analog’u özgün kılan, “Bizi şu tanımlar,” dediğiniz şey ne?

İDİL: Bizi ne tanımlar diye düşündüğümde aklıma sözlerimizde bahsettiklerimiz ile sound’umuz arasındaki zıtlıklar geliyor. Sözler daha melankolik ve karamsar fakat müzik ona göre çok daha dinamik olabiliyor. Bu zıtlığı seviyoruz ve bu şekilde dinleyiciyle iletişim kuruyoruz diyebilirim. 

ÖMER: Karmaşık gelebilecek duyguları müziğimizde basitlikle anlatıyoruz aslında. Bir müzik grubuyuz ama esas düşüncemiz daha ziyade iletişim kurmak üzerine. Bunu şu anda en iyi müzikle yaptığımızı düşünüyoruz. Yarın belki bir sergi olur, belki bir film… Bilmiyorum. 

22 Ocak’ta uclercagri’yla beraber yaptığınız “Renklerim” yayınlandı. Öncelikle, uclercagri’yla işbirliğiniz nasıl oluştu ve kayıtlar nasıl geçti? Birlikte başka şarkılarınızı da duyacak mıyız?

Biz beraber üretmenin çok keyifli olduğuna inanıyoruz. Bu yüzden sevdiğimiz sanatçılarla bir noktada iletişimde olmayı ve beraber bir şeyler yapmayı istiyoruz. uclercagri da Ankara’da tanıştığımız ve çok keyifli vakit geçirdiğimiz bir müzisyen. Onunla beraber bir şeyler yapmak istedik ve iyi bir dostluk kurduk. 

“Renklerim” toplam yedi kişinin bir günde bir evde çıkardığı bir şarkı diyebiliriz. O günün anlam ve önemi büyük bizim için. İlerleyen zamanlarda belki tekrar bir şeyler yaparız ancak yakın süreçte herkes kendi projeleri üzerine yoğunlaştı.

“Renklerim” şarkısını birkaç cümleyle anlatsanız, nasıl anlatırsınız? Yani, bu şarkı bize ne söylüyor ve Soft Analog diskografisinde nasıl bir yerde duruyor?

“Renklerim” uclercagri’nin sözlerini ve bestesini yaptığı bir şarkı. Sözlerinde, hayat karşısında feda edilenlerin kahramanı yıldırmadığını ve onun çeşitliliklerini bitirmediğini anlatıyor. Parça bunu renkler bırakan bir balık metaforu üzerinden betimleniyor. 

Soft Analog özelinde, dediğimiz gibi, sevdiğimiz müzisyenlerle beraber üretmek çok heyecan verici; bambaşka fikirlerle başka yaklaşımlar gördüğümüz alanlar oluyor. “Renklerim” de bu açıdan bizim için çok değerli ve anlamlı bir şarkı.

Galiba en çok dinlenen şarkınız, ilk şarkınız olan “Boşluğun İçinde”. Sizin şahsen en sevdiğiniz, “Bu oldu!” dediğiniz şarkınız hangisi?

ÖMER: Benim için “Kaybolur” çünkü hem orijinal hem akustik hem de bir süre sonra çıkacak Anatolian Sessions remiksi birbirinden farklı duygular hissettiriyor. Aynı sözleri aynı akorları bu şekilde farklı görmek “Kaybolur”u benim için birinci sıraya getirdi. Çünkü şarkı olgunlaştı diyebilirim.

İDİL: Son zamanlarda düşündüğümde kayıtlarda ve bestede en çok duygularımı yansıtabildiğim parça “Geç Vakitler”, belki de şimdilik en sevdiğim bu yüzden odur.

Şimdiye dek epey tekli yayınladınız. Artık sırada bir albüm var diyebilir miyiz yoksa böyle devam mı? 

2021 yılının ilk çeyreğini bir tekli ve bir remiksle geçireceğiz. Daha sonra beş parçalık çok güzel bir kısaçalar (EP) yayınlamayı düşünüyoruz. Şu anda onun kayıtlarıyla uğraşıyoruz. EP özelinde çok heyecanlandıran hayallerimiz var, zamanla dinleyicilerimiz ile paylaşacağız detaylar.

Genç müzisyenler olarak müziğinizi üretmekte ya da duyurmakta ne gibi zorluklar yaşıyorsunuz?

Üretmek konusunda çok zorluk yaşamıyoruz. Şarkıların tanıtım süreçleri zorlu olabiliyor çünkü müzik endüstrisi içerisinde farklı konuları anlatan, farklı sound’lara sahip gruplar kendilerini öne çıkarmakta zorlanıyorlar. Değişen ve büyüyen endüstri stratejilerine ayak uydurmak bağımsız sanatçılar için yorucu olabiliyorBiz de aynı şekilde çeşitli maddi manevi zorlukları yaşıyoruz ancak bunlara odaklanmamaya ve üretime devam ediyoruz.

Son olarak, ölü ya da diri dilediğiniz müzisyenle bir şarkı ya da albüm kaydetme şansınız olsa kimi seçerdiniz?

Soft Analog olarak her şeyin analog olarak kayıt edildiği bir albüm yapmak ve mikserin başında usta Quincy Jones’un olmasını isterdik çünkü aranjörlük ve bestecilik konusunda inanılmaz işler yapmış bir prodüktör. Tarihe imzasını atmış biri ve onunla tanışmak ve sohbet etmek bile bizim için çok değerli olurdu. Michael Jackson, Ray Charles, Frank Sinatra ve daha bir sürü büyük isimle beraber çalışıp, kariyerlerine çok büyük katkıları olmuş bir ustadır. Biz de onunla bir şeyler yapmak isterdik.