Rusya – Ukrayna savaşı: ikiyüzlülük ve kültürel pogrom

Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere tarafından yönlendirilen kültür endüstrisi, vicdan, ahlâk, barışseverlik, savaş karşıtlığı gibi herkesin hoşuna gidecek söylemlerle bugün düşman gördükleri bir ulusu müzik dünyasından temizlemeye çalışıyor. Bunun adı kültürel pogromdur.

Yaşadığımız çağa ne diyorlar? Post-truth çağı mı? Bu kavramı çok değerli bulmakla beraber bu yazıda onu kullanmayacağım çünkü akademik üslubun zerresine yer bırakmayacak kadar öfke doluyum. Onun yerine ben, yalanın iktidarının gerçeği bastırdığı bu çağa, çağımıza, ikiyüzlülük çağı diyeceğim. 

Yine algının her şey olduğunu ispatlayan günlerden geçiyoruz. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş, medya ve kültür sahasında belki cephedekinden bile daha kirli yaşanıyor. Öyle ki batı medeniyeti, yani Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri, müthiş bir ikiyüzlülük içinde Rus kültürünün temsilcilerine saldırıyor. Medya ise bu kültürel pogromu savaş karşıtlığı ve Ukrayna halkına destek makyajıyla süslüyor. Ancak makyajı fazla kaçırırsanız bütün gözler size çevrilir. Şimdi olan da bu: Bakın şu medeniyete, diyoruz, gerçekte ne kadar çirkin!

* * *

Son birkaç gündür tanık olduğumuz şey, batı liberalizminin altında yatan faşizmin gün yüzüne çıkmasıdır. Peki, son birkaç gündür neler oluyor? 

Önce Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımlar geldi. Bu bekleniyordu ve doğal karşılanabilir. Ancak sonra, galiba savaşın üçüncü gününden itibaren, masum Ruslara karşı acayip bir saldırı dalgası başladı: Spor kulüplerini ve sporcuları turnuvalarından attılar, Avrupa’da kimi restoranların kapısını “Ruslar giremez!” yazıları astılar, Rus yapımı ya da Rusların bir şekilde dahil olduğu dizi projeleri durduruldu, Rus yönetmenlerin filmleri festivallerden çıkarıldı, İtalya’da bir üniversite Dostoyevski dersini iptal etmeye bile kalktı… Benim “kültürel pogrom” olarak adlandırdığım bu saldırı dalgası, elbette müzik dünyasını da vurdu. Kültür endüstrisinin Irak işgal edilirken, Libya ve Yemen bombalanırken çıtı çıkmayan egemenleri, savaşın sorumlusu onlarmış gibi Rus müzisyenleri hedef tahtasına oturttu. Rusya’ya yönelik izolasyon politikasını müzik alanında da uygulamaya koydular. Bugün uyguladıkları bu kültürel pogromun olumsuz etkilerini dünya müzik sahnesi uzun yıllar hissedecek. 

Peki, geçtiğimiz günlerde müzik dünyasında Ruslara karşı nasıl saldırılar oldu ve batılı kültür endüstrisi yıllardır taktıkları duyarcılık maskesini bir anda nasıl çıkardı? İyisi mi somut örnekler üzerinden sürece bir bakalım.

Valery Gergiev, Itzhak Perlman ve Filistinlilerin değersiz canı

Valery Gergiev

Bir haber, 1 Mart günü dünya basınında şok yarattı: Münih Filarmoni Orkestrası’nın şefi Valery Gergiev, Rusya’nın saldırısını kınamadığı gerekçesiyle işinden kovulmuştu. Kararı veren Münih Belediye Başkanı Dieter Reiter idi. Reiter, bu çok ahlâklı beyefendi, saldırıyı kınaması için Gergiev’e 24 saat süre vermişti. Aslında, Gergiev’i adeta bir PR silahına dönüştürmek istemişti  zira kendisi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in uzun zamandır dostu ve destekçisiydi. Dünyaca ünlü bir şef, hem de Putin’in dostu, Rusya’nın saldırısına kınasa ne de güzel olurdu! Ancak Gergiev bunu kabul etmedi, herhangi bir açıklama yapmadı ve kovuldu. 

Tabii, Türkiye ve dünya klasik müzik çevrelerinde hemen Münih belediye başkanının bu kararını aklama çabaları başladı. Onlara göre bu kararda hiçbir ahlâksızlık ya da çelişki yoktu çünkü Gergiev, sıradan bir Rus şef değildi; o, Putin’in dostuydu. Hatta bazı müzik yazarları, Gergiev’in bulunduğu noktaya Putin sayesinde geldiğini öne sürüyordu. Peki, madem Putin’in dostu olmak suçtu ve Gergiev bulunduğu noktaya Putin sayesinde gelmişti, Münih belediye başkanı bunu yeni mi fark etmişti? Valery Gergiev’i Münih Filarmoni Orkestrası’nın başına geçirirken Gergiev, Putin’i desteklemiyordu da geçen hafta birden mi desteklemeye başlamıştı? Bu soruları ben de başkaları da sosyal medyada ve diğer mecralarda sordular ancak karşı taraftan bir cevap gelmedi elbette. Nitekim Gergiev’in kovulma sebebini de belediye başkanı, kınama menti yayımlamaması olarak açıklamıştı; yani Putin ile dostluğu değildiği söz konusu olan. Bir sanatçıyı kendi istediği açıklamayı yapmaya, inanmadığı bir şeyi savunmaya zorlayan bir belediye başkanı söz konusuydu ancak şanlı Avrupa medeniyetlerine toz kondurmak istemeyenler, Avrupalı dostları arasındaki konumlarını korumak isteyenler, adı faşizmden başka bir şey olmayan bu gerçeği görmez geliyor; tabiri caizse “Cambaza bak!” yapıyorlardı. 

Twitter’da bu hususta bir paylaşım yaptığımda, Münih belediye başkanının sergilediği ikiyüzlülüğün ve yaşadığı çelişkinin sandığımdan da büyük olduğunu öğrendim. Bana itiraz eden genç bir piyanistimiz, Gergiev’in işgali kınamadığı için değil işgali desteklediği için kovulduğunu öne sürdü. Gergiev’in işgali desteklediğine çünkü sıkı Putinci olduğuna kuşku yok ancak ben Rusya’nın Ukrayna harekâtına destek veren bir açıklamasını görmemiştim. Bunun üzerine piyanistimiz, bana bir link gönderdi ve “İşte açıklama,” dedi. Bir baktım, ne göreyim; gerçekten de Gergiev, bir destek açıklaması yapmış… Ama 8 yıl önce, Kırım’ın ilhakına dair! Ne hikmetse Avrupalılar, Kırım’ın ilhakını desteklerken Gergiev’e sesini çıkarmamış ama şimdi hiçbir açıklama yapmadığı halde işinden kovmuştu. Aklı başında her insan, bugün klasik müzik endüstrisinin ve Münih belediye başkanının Gergiev’e karşı takındığı tavrın ahlâk ya da vicdanla hiçbir alakası olmadığını sırf bu çelişkiden bile fark eder… Ancak ikiyüzlülük bununla bitmiyor. 

Benjamin Netanyahu ve Itzhak Perlman, 23 Haziran 2016.

Yukarıdaki fotoğrafın tarihi 23 Haziran 2016. Fotoğrafta, efsanevi keman virtüözü Itzhak Perlman’ı, dönemin İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun elinden ödül alırken görüyoruz. Bir yıl sonra, Perlman ile Netanyahu tekrar bir araya gelecekler. Bunlar yaşanırken, işgalci İsrail devletinin Filistin halkına karşı saldırganlığı tüm şiddetiyle devam ediyordu. Bildiğiniz üzere, İsrail, 70 yıla yakındır Filistin topraklarını işgal ediyor, Filistinlilerden arındırdığı topraklara İsraillileri yerleştiriyor ve Filistin ile dünyanın bağlantısını kesmek için her şeyi yapıyor. Peki, Itzhak Perlman’ı klasik müzik dünyasında kimsenin protesto ettiğini, Perlman’ın konserlerinin iptal edildiğini falan hiç duydunuz mu? Kendisinin Gergiev’e karşı ayrıcalığı nedir? Gergiev, Rusya’nın saldırısını kınamadığı için işinden kovulurken Perlman, İsrail’in 70 yılı aşkındır süren Filistin işgalini bir kere olsun kınamış mıdır? Yoksa Ukraynalılarınki can da Filistinlilerinki patlıcan mı?

Trajikomedi…

Çaykovski’nin günahı

…bununla bitmiyor. Gergiev’in kovulmasından önce Zagreb Filarmoni Orkestrası’ndan gelen bir haber, Avrupa’daki Rus karşıtı dalganın bir kültürel pogroma dönüşeceğinin ilanıydı. AFP’nin haberine göre Zagreb Filarmoni Orkestrası’nın 25 Şubat 2022 akşamı vereceği konserin repertuarından bazı Çaykovski eserleri çıkarılmıştı. Orkestranın direktörü Mirko Both, “Bu şekilde Ukrayna halkı ve sanatçılarıyla dayanışma halinde olduğumuzu gösterdik,” diyordu. Yani Mirko Both beyefendiye göre tarihin en büyük bestecilerinden, her bir eseri insanlığın büyük mirası olan Pyotr İlyiç Çaykovski’yi ‘cancel’ etmek bir dayanışma biçimiydi. Bilmiyorum, 1893’te ölen Çaykovski de Putin’in dostu muydu ama liberal, medeni Avrupa’nın dayanışmadan anladığı şey insanın gözünü yaşartıyor. Savaşın günahını Çaykovski’nin omuzlarına yüklemek! Bu arada, ömrünü Yahudi karşıtı bir ırkçı olarak tamamlayan Richard Wagner’in eserleri dünyanın tüm orkestraları tarafından (neyse ki) çalınmaya devam ediyor. 

Zagreb’den gelen haberler bundan ibaret de değildi. 6 Mart akşamı düzenlenecek bir Rus serenatları konseri de iptal edilmişti. Acaba, Irak’ı canlı yayında bombalatan ve yıllarca işgal eden George W. Bush’un elinden madalya almakta beis görmeyen Plácido Domingo’nun ya da Aretha Franklin’in hiçbir konseri iptal edilmiş miydi? Hayır. Her ikisi de ve daha birçok önemli sanatçı Bush’un elinden ABD Başkanlık Özgürlük Madalyası alır, birlikte kameralara neşe içinde poz verirken Bağdat’ta insanlar Amerikan emperyalizmi altında can veriyor, cezaevlerinde işkenceden geçiyordu. Bugün bir insanlık ayıbı olan Guantanamo üssü de faaliyetlerine devam ediyor ama Guantanamo üssünü eleştirmediği için hiçbir Amerikalı sanatçının konserleri, sergileri, oyunları iptal edilmiyor.

Trajikomedi…

Hangi Nick Cave? 

…bununla bitmiyor. Nick Cave, 1 Mart günü yaptığı açıklamayla yazın Rusya’da vereceği konserleri iptal ettiğini duyurdu. Bunu, yıllardır İsrail’de çalmayı reddeden Roger Waters ya da Brian Eno yapmış olsa ağzımı açmazdım. Fakat bundan üç yıl önce, Brian Eno, Nick Cave’i İsrail’de vereceği konseri iptal etmeye, işgalci İsrail’i boykot etmeye çağırdığında Nick Cave’in cevabı şu olmuştu: “İsrail’deki mevcut hükümeti desteklemiyorum ancak bir ülkede çalma kararımın o hükümetin politikalarına herhangi bir tür örtülü destek olduğunu kabul etmiyorum.” Nick Cave, boykot gibi bir tepkinin “korkakça ve utanmazca” olduğunu da sözlerine eklemişti. 

Beni duymayacaksın ama sevgili Nick Cave, kendi deyiminle, nasıl bu kadar korkak ve utanmaz bir adam oldun sen? Sevgili Nick Cave, hangi sen gerçek? Sanırım İsrail konserinden gelecek parayı kaybetmek istemeyen Nick Cave gerçek zira aynı Nick Cave çok iyi biliyor ki şimdi Rusya’da konser vermeye kalksa Avurpa ve ABD’de birçok konseri iptal edilecek. Paralar bir anda yok olacak. Napolyon’un dediği gibi: Para, para para. 

Trajikomedi…

Bolşoy Balesi İngiltere’den defol 

…bununla bitmiyor. Şu dünyanın ironisine bakın: Yıllardır İrlanda’nın kuzeyini işgal altında tutan, vakti zamanında dünyanın en büyük sömürge imparatorluğu olan, Hindistan’da pasif direnişçileri bile katletmekten imtina etmeyen ama yine de kendi tarihi ile her daim böbürlenen İngiltere’nin Kraliyet Operası, Bolşoy Balesi’nin yazın İngiltere’de sergileyeceği performansları iptal ediyor. 

Rus sanatına İngiltere kapılarının kapanması bununla da kalmıyor: Bristol Hipodromu, Edinburgh Tiyatrosu, Wolverhampton Büyük Tiyatrosu, Yeni Peterborough Tiyatrosu ve Northampton’daki Royal & Derngate Tiyatrosu da Rus Devlet Balesi’nin performanslarını iptal ediyor. 

Sanatçılar, tarihin en büyük sömürgeci güçlerinden biri tarafından hedef tahtasına oturtuluyor. Bu vicdan mastürbasyonu ne Yemen’e bombalar yağdıran Suudi Arabistan, ne Irak’ı işgal eden Amerika Birleşik Devletleri için yapılmıştı.

Kültürel pogrom nereye varacak?

Bu yazıyı başka örneklerle çok uzatabilirim ama “Trajikomedi bununla bitmiyor” demekten yoruldum. Ne yazık ki bunlarla bitmiyor ve bitmeyecek. Rus oligarklar ile içli dışlı olup şimdi Rusya’dan önce hiçbir ülke hiçbir başka ülkeyi işgal etmemiş gibi tavır takınanlar, yıllardır bir ticaret malzemesi haline getirdikleri sözde duyarlılıklarının altında sakladıkları faşist yüzlerini ortaya sermeye devam edecek. 

Bütün bu yaşananlar, ‘SJW’ (Social Justice Warrior – Toplumsal Adalet Savaşçısı) olarak bilinen vicdan mastürbatörlerinin, batının kültür sahasındaki egemenliğini pekiştirmek için bir araç olarak kullanıldığını gösteriyor. Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere tarafından yönlendirilen kültür endüstrisi, vicdan, ahlâk, barışseverlik, savaş karşıtlığı gibi herkesin hoşuna gidecek söylemlerle bugün düşman gördükleri bir ulusu müzik dünyasından temizlemeye çalışıyor. Bunun adı kültürel pogromdur. Sanatçıların sırf Rus oldukları ya da batı propagandasının aksine düşündükleri için dışlanması, bu pogromun parçası ve faşizmdir. Rusya’nın haklı ya da haksız olmasından ve Ukraynalıların yaşadıkları acıdan bağımsız olarak, bu, kültür endüstrisinin ikiyüzlülüğünün ve sanatı nasıl dizayn ettiğinin ispatıdır.

Savaşa, yayılmacılığa karşı çıkalım ama Amerika Birleşik Devletleri’nin, İngiltere’nin, İsrail’in ve diğer emperyalist ülkelerin saldırılarına da! Rusya’nın Ukrayna’ya neden saldırdığını sorgulayalım ama NATO tarafından Ukrayna’nın provoke edilmesini de! En önemlisi, Rus sanatçılara karşı girişilen kültürel pogroma, faşizme karşı mücadele edelim; hiç değilse sesimizi yükseltelim ve tarihe not düşelim: Kahrolsun faşizm, yaşasın sanat!