Komşu’dan Karışık Kaset: Karantina Günleri Dinleme Listesi | M. Can Şahinoğlu

#greekspotting - yazı no. 3 

Karantina günleri, 6-9 Mart arasında yaptığımız kısa Atina turu sebebi ile  eşimle benim için Türkiye genelinden bir hafta kadar önce başlamıştı. Henüz önemler bu kadar sıkı olmamasına rağmen 9 Mart gecesinden itibaren evden çalışabiliyor olmanın da getirdiği lüks ile 14 günlük kişisel karantinamıza başlamış, hemen bir hafta sonrasında ise tüm Türkiye’nin bize katıldığına şahit olmuştuk. Evlere kapandığımız bu günler benim için aslında bir fırsat da sunmuştu: Atina’dan aldığım çok fazla sayıdaki plağı gün içerisinde çalışırken dinlemek ve kendi deyimimle ödevlerimi hızlıca bitirmek için bolca vaktim vardı!

Bugün karantina günlerimizin iki ayını geride bırakmışken, defalarca başlayıp sonunu getiremediğim, baştan başladığım ve tekrar sonunu getiremeyip sildiğim yeni yazımı bugünlere özel bir ‘karışık kaset’ konseptinde yeniden yazarak bitirmeye karar verdim. Fakat muhtemelen şu an düşündüğünüzün aksine, Atina gezisinden getirdiğim albümleri yazmak yerine, önümüzdeki birkaç aya yaymayı planladığım farklı tarzda albümleri daha kısa ve özet bir şekilde bugünlerde iyi gideceğini düşünerek tek bir yazıda toparlayacağım. En azından deneyeceğim…

Şimdi karışıt kasetime geçmeden bir kez daha hatırlatmak isterim: #greekspotting projesinin başından beri belki yüzlerce grup ve bir o kadar da albüm dinledim. Bunlardan öne çıkanları toparladığım listeye buradan ulaşabilirsiniz.

Bu yazıda ise özellikle dinlemekten hiç sıkılmayacağım birkaç albüme yer vereceğim. Çayınızı, kahvenizi, kulaklığınızı alın; karışık kaset başlıyor.

Acid Baby Jesus – Lilac Days (2017)

2009 yılında Atina’da kurulan ve garaj/saykedelik rock tarzında müzik yapan grubun FuzzClub Records tarafından yayınlanan dördüncü stüdyo albümü olan Lilac Days, adını albümün ilk şarkısından alıyor.

Albüm grubun adı ile uyumlu bir şekilde acid rock ağırlıklı saykedelik bir deneyim sunuyor ve Pink Floyd’un 60’lar sonundaki dönemi ile benzerlikler taşıyor. Özellikle albümün dördüncü şarkısı olan “Down The Ley Lines” ve hemen sonrasında gelen “Me & Panormita”da açıkça Syd Barret esintileri yakalamak mümkün. 

Albümdeki kişisel favorilerim “Birth”, “Vile Man” ve “Love Has Left My House Today” olmakla birlikte plase olarak albüme adını veren “Lilac Days”i de önermek isterim. Ek olarak grubun 2011 yılında çıkan ve kendi adını taşıyan ilk albümünü de ayrıca öneririm.

The Bittersweet – The Age Of New Delirium (2018)

2007 yılında Nikolas Alavanos tarafından kurulan grubun ilk albümü 2012’de yayınlanan Dancing In The Zoo’ydu. The Age Of New Delirium (2018) ise bu ilk albümden 6 yıl sonra geldi, grubun ikinci stüdyo albümü. 

İngiliz saykedelik rock’ı, 60’ların pop-rock, 70’lerin progresif rock, 90’ların indie tarzları gibi birçok müzik türünü temeline alan grup hiç vazgeçmediği özgünlüğüyle başarılı işler ortaya koyuyor.

2018 yılında Ikaros Records tarafından yayınlanan The Age Of New Delirium grubun farklı müzikal dönemlerden aldığı farklı deneyimleri bir araya getirdiği bir albüm olmaktan ziyade; 70’lerden kopmuş bir müzikal havası vermekte. Özellikle albüme adını veren ilk şarkının enerjik girişini dinlediğinizde gözünüzün önüne senkronize bir şekilde dans eden yüzlerce çiçek çocuk gelmesi muhtemel. 

Albümden favori şarkılarım ise “Trapped Inside A Basement” ve “(It’s Been) So Very Long”. Karantina günleri geçip de depresifliğimiz daha kabul edilebilir bir düzeye geldiğinde dinlemek üzere albümün son şarkısı olan “Nobody Plays With Me”yi de önereyim. 

Cyanna Mercury – Archetypes (2016)

Archetypes, Atina çıkışlı saykedelik rock grubu Cyanna Mercury’nin 2016 tarihli ilk ve şimdilik tek albümüdür. 

İngilizce kaynaklardan tutarlı bilgiler bulamamış olsam da 2000’li yılların başında kurulan alternatif rock grubu Cyanna’nın evrim geçirmesiyle doğan Cyanna Mercury, saykedelik rock’a eklediği alternatif rock kökleri ve geleneksel Yunan enstrümanlarıyla ortaya mükemmel denebilecek bir albüm ortaya çıkartmış.

Geçtiğimiz yıllarda yaptığımız bir Atina gezisinin son gününde ziyaret ettiğimiz Syd Records’da öneri üzerine tesadüfen aldığım albüm, kısa zamanda Yunan müziği koleksiyonumdaki favorilerimden birisi haline geldi.

Müzikal olarak üst düzey olan albümü, güçlü ve deyim yerindeyse Volkswagen’lerin o tok kapı sesini andıran vokaller birkaç seviye yukarı taşırken müthiş keyifli bir bütünlük ortaya çıkıyor.

Albüm baştan sona mükemmel olsa da, illa birkaç şarkıyı öne çıkarmam gerekirse, “Horse Dark As Night”, “Ode To The Absent Father”, “If We Were Blind” ve “Nothing We Can Do” şarkılarını seçebilirim.

Grubun müzikal açıdan gelişimini görmek için Cyanna’nın eski albümleri de Spotify üzerinde mevcut.  

The Dead Ends – Distant Shores (2019)

2015 yılında Kavala’da kurulan saykedelik ve folk rock grubu The Dead Ends’in 2019 yılında yayınlanan Distant Shores albümü, grubun ikinci stüdyo albümü olmakla beraber benim de geçen yıl yayınlanan albümler arasında ilk 10’umda yer alıyor. 

2017 yılında yayınladıkları Deeper The Dark, Brighter We Shine sonrası çizgilerinden şaşmadan yayınladıkları ikinci albümde saykedelik ve folk temellerine ek olarak acid ve kraut rock esintileri de yakalamak mümkün. 

Dinlemesi kolay, keyifli bir albüm olan Distant Shores, günümüzde acid rock tarzını tanımlayacak referans albümlerden birisi olarak da tanımlanabilir.

Kökleri geçmişe uzanan modern bir albüm olan Distant Shores’ta da neredeyse tüm şarkılar güçlü olmakla birlikte “Fountain Of Love”, “The Trip”, “July” ve “Peacock’s 100 Eyes” benim için saykedelik ve progresif elementlerin etkisiyle bir tık öne çıkıyor. 

Deaf Radio – Modern Panic (2019)

Geçen yılın olarak en iyi albümlerinden, 42 dakikalık evladiyelik bir müzikal şölen Modern Panic ve bunu yazarken zerre abarttığımı düşünmüyorum!

2015’te Atina’da kurulan, alternatif/desert rock temelli Deaf Radio’nun olgunluk dönemi çalışması olan Modern Panic; grubun temellerine eklediği indie ve saykedelik elementlere ek olarak birkaç seviye yükselen vokal kalitesiyle ilk dinlediğim andan itibaren favori Yunan albümlerim arasında üst sıralara yerleşmişti. 2017’deki ilk albümlerinin sahip olduğu müzikal potansiyelin iki yıl içerisinde geldiği noktanın Modern Panic gibi bir albüm olması gerçekten takdir edilesi bir durum.

Albümden çıkan altı teklinin, albüm öncesinde yayınlanan üçü (“Astypalea”, “Animals” ve “Dance Like A Reptile”) grubun farklı bir şeyler yapacağının sinyalini vermiş olsa da albüme ismini veren “Modern Panic” ile ve kapanış şarkısı “Gas Station People” albüme seviye atlatan iki şarkı olarak öne çıkıyor.

Halen kendilerini 2018 Ziria Festivali’nde kaçırmanın pişmanlığını yaşamaya devam ediyorum…

The Earthbound – The Earthbound (2000)

1998 yılında kurulan alternatif/desert rock grubu The Earthbound, aslen The Last Drive, Honeydive, Rockin’ Bones’ ve Engine V gruplarının eski elemanlarından oluşan, müzikal tanım ile bir süper grup ve evet Yunan gruplardan oluşan bir süper grup da mevcut.

Earthbound’ın kendi adını taşıyan, 2000 tarihli bu ilk albümü grubu oluşturan elemanların müzikal temellerinin aksine daha akustik ve southern rock tarzına sahip. 13 şarkılık albüm ilk yayınlanma tarihinden 17 yıl sonra, 2017 yılında The Lab Records etiketiyle 2LP olarak plak formatında da yayınlandı; ne şanslıyım ki bir tanesini alabildim!

Sanırım bu yazıda paylaştığım albümler içerisinde zevkimden en uzak ve en az saykedelik albüm olan The Earthbound’daki bütünlüğü bozmamak adına favori şarkılarımı yazmayacak olmakla birlikte, albümün en uzun şarkısının bence en iyi şarkısı olduğunu belirteceğim. 

Villagers Of Ioannina City – Riza (2014)

Ailemin köklerinin dayandığı Yanya şehrinden çıkan, saykedelik rock müziğini yüklü miktarda klarnet kullanarak Epirus kökenli geleneksel Yunan müziğiyle birleştiren VoIC’nin 2014’te çıkan ve ilk dinlediğinizde “Oha, Hüsnü Şenlendirici nefis albüm yapmış!” diyebileceğiniz Riza albümü, grubun ilk stüdyo albümüdür. 

Grup, genelin aksine, modern müzik türlerini temeline alıp geleneksel ile işlemek yerine temeline geleneksel elementleri alıp bunu modern bir yorumla işlemekte. Bunu albümün üçüncü şarkısı “Nova”da görmek mümkün. Geleneksel enstrümanlar öylece kullanılmıyor; şarkının ritim ve akışı tamamen bu enstrümanlar üzerine kurulmuş. Stoner rock elementleri de barındıran bu başyapıt iyi bir uzun yol arkadaşı olabilir. 

Albümdeki favori şarkılarım ise “Kalesme/Echoes”, “Nova”, “Jiannim” ve “Perdikomata” olmakla birlikte “Krasi” ve “Ti Kako”yu da atlamak istemem.