Bir Partizan plağı, Prekazi’den imzalı! | Onur Bayrakçeken

Sportif Plaklar - yazı no. 1

Bjekoviç’in bu golüyle beraber, hakemin maçı bitiren düdüğünü bile beklemeden, binlerce Partizan taraftarı tribünlerden sahaya akıyor. Futbolcuları, teknik heyeti, birbirlerini kucaklıyorlar. Maçı radyodan, televizyondan takip eden Partizan taraftarları da Belgrad sokaklarına akıyor; başkent Belgrad, siyah – beyaz oluyor. Herkesin dilinde ise aynı şarkı var: “Volim Partizan, crno-bele boje! / Volim Partizan, kao oçi svoje!” – “Partizan’ı seviyorum, siyah-beyaz renklerini! / Partizan’ı seviyorum / Seviyorum gözüm gibi!”

Saşa Aleks – Pesma Navijaça Partizana (1975) Diskoton – 7” Tekli, 45 Devir

Sene 1975. Sosyalist Yugoslavya’nın devlerinden Partizan, sezona 10 senelik şampiyonluk hasretini dindirme ümidiyle başlıyor. Ligin en iyi kadrosuna sahip değiller, belki en iyi ikinci kadrosuna bile sahip değiller ama Nenad Bjekoviç gibi bir yıldızları, Momçilo Vukotiç gibi bir kaptanları var; bir de genç, yetenekli futbolcuları. O gençlerden biri tanıdık bir isim, Cevad Prekazi. 1989’da eşinin “Deli, buradan vuracak!” nidası ve milyonlarca Türk’ün şaşkın bakışları arasında 30 metreyi aşkın bir mesafeden çektiği füze misali şut ile Monaco filelerini sarsıp Galatasaray’ı Şampiyon Kulüpler Kupası’nda yarı finale taşıyacak adam. Ancak buna henüz 14 yıl var. Şimdi Prekazi, Partizan A Takımı’yla idmana çıkmaya henüz başlamış, 18 yaşında bir delikanlı. Takım arkadaşlarından biri de o sezonun sonunda Fenerbahçe’ye transfer olacak, teknik adamlığında Barcelona’yı, Real Madrid’i, Atletico Madrid’i yönetecek Radomir Antiç. Siyah – beyazlı takımın teknik direktörü de Türk futbolseverlerin yakından tanıdığı bir isim, Tomislav Kaloperoviç. Partizan’dan önce Mersin’i, Eskişehirspor’u, Bursaspor’u ve Galatasaray’ı çalıştıran Kaloperoviç’in yolu Partizan’dan sonra da Türkiye’ye düşecek ve deneyimli teknik adam 1976 yazında Antiç’le beraber Fenerbahçe’nin yolunu tutacak. 

Aslında 1975/76 sezonu Partizan için pek de parlak başlamıyor. Daha ilk maçta bir başka Yugoslav devi Dinamo Zagreb’e mağlup oluyorlar. Sonraki iki maçı kazansalar da önce evlerindeki Zeljezniçar beraberliği, ardından deplasmanda ezeli rakipleri Kızılyıldız’a karşı aldıkları 2-0’lık derbi mağlubiyeti taraftarlara eyvahlar olsun dedirtiyor. Üzerine bir de Vardar beraberliği eklenince, koca bir istifham Partizan stadının ortasına oturuyor: 10 yıllık şampiyonluk hasreti 11 yıla mı çıkacak? Ancak ne oluyorsa bundan sonra oluyor ve Partizan takımı bir anda toparlanıyor, puan tablosunda yukarı sıralara tırmanmaya başlıyor. 1975’in Aralık ayı geldiğinde artık o kara istifham silinip gidiyor. Öyle ki taraftarlar arasında şimdiden şampiyonluk şarkıları söylenmeye başlıyor.  İki koyu Partizan taraftarı, şair Duşko Radoviç ve yönetmen Slobodan Novakoviç, belki bu günler için yazdıkları Partizan marşını müziğe döksün diye meşhur besteci Kornelije Kovaç’a veriyorlar. Sonuçta “Pesma Navijaça Partizana” ya da Türkçe söylersek “Partizan Taraftarlarının Şarkısı”, Kovaç’ın bestesi ve şarkıcı Saşa Aleks’in yorumuyla o Aralık ayında plağa kaydedilip raflardaki yerini alıyor. 

Sezonun son maçı, 11 Temmuz 1976, Partizan takımı Yugoslavya’nın en kuzeyinde, Slovenya’da, Olimpija Ljubljana deplasmanında. Maç başlarken, siyah – beyazlılar 48 puanla ikinci sırada. Aynı gün Partizan’ın maçından hemen önce OFK Belgrad ile oynayacak Hajduk Split de aynı puana sahip ancak Partizan’ı (üstelik Partizan’ın sahasında) 6-1 yendikleri için ikili averajla öndeler. Yani OFK Belgrad karşısında alacakları bir galibiyet, Partizan – Olimpija maçının sonucu ne olursa olsun Hajduk Split’i şampiyon yapacak. Ne ki, olmuyor, OFK Belgrad’ı yenemiyorlar: 1-1. Bu sonuç, Partizan’ın iştahını kabartıyor; hani, 10 yıllık uykusundan uyanmış bir güneş gibi aydınlık yüzlerle çıkıyorlar Olimpija Stadı’na. Şimdi tek ihtiyaçları bir galibiyet. Tribünlerde ta Belgrad’dan gelmiş binlerce Partizan taraftarı; sahada kulüp tarihine geçmekle birkaç yıl sonra unutulacak isimler olma arasındaki ince çizgide futbolcular, teknik heyet… O futbolculardan biri de Cevad Prekazi. Taraftarların adını yeni yeni öğrenmeye başladıkları bu inatçı genç, yaklaşık 90 dakika sonra maçın kaderini değiştiren isimlerden biri olacak. 

İlk düdük çaldığı gibi Partizan hücuma kalkıyor. Olimpija kalesini ablukaya almaları da çok sürmüyor. Ancak aradıkları gol bir türlü gelmiyor. İlk yarı golsüz beraberlikle geçilirken ikinci yarıda da Partizan topu rakip kaleye kadar getiriyor getiriyor ama bir türlü filelerle buluşturamıyor. Dakikalar ilerledikçe siyah – beyazlı takımın işi daha da zorlaşıyor, üzerlerindeki baskı artıyor. Sanki birileri zaten kulüp tarihine geçecek bu şampiyonluğu daha efsanevi kılmak için Olimpija kalesi önüne görünmez bir duvar örmüş. O duvar, uzatma dakikalarına kadar yıkılmıyor. Şimdi biz susalım, bundan sonrasını Cevad Prekazi anlatsın: “Maç 0-0 gidiyordu. Son saniyelerde sol taraftan çalımlarla içeri girdim. Herkes şut çekeceğimi düşündü herhalde ama ben pas verdim. Arkadaşım boştu ceza sahası çizgisinde. O, kaleye vurdu, top yere çarpıp bizim santrafor Nenad Bjekoviç’in önünde kaldı. Bjekoviç vurdu, gol oldu.”

Açılır kapanır tasarlanan plak kapağının iç kısmında Miça Jakovljeviç’in objektifinden Partizan Stadı’nın o dönemki Güney Tribünü’nü görüyoruz.

Bjekoviç’in bu golüyle beraber, hakemin maçı bitiren düdüğünü bile beklemeden, binlerce Partizan taraftarı tribünlerden sahaya akıyor. Futbolcuları, teknik heyeti, birbirlerini kucaklıyorlar. Maçı radyodan, televizyondan takip eden Partizan taraftarları da Belgrad sokaklarına akıyor; başkent Belgrad, siyah – beyaz oluyor. Herkesin dilinde ise aynı şarkı var: “Volim Partizan, crno-bele boje! / Volim Partizan, kao oçi svoje!” – “Partizan’ı seviyorum, siyah-beyaz renklerini! / Partizan’ı seviyorum / Seviyorum gözüm gibi!”

Şarkının “Hey! Hey! Hey, hey, hey!” diye bağıran koro kısmı, ilginç bir hikaye de barındırıyor. Koyu Kızılyıldız taraftarı şarkıcı ve şair Bora Corceviç da bu koro kısmını seslendirenler arasındaymış! “Bunun bir Partizan şarkısının kaydı olacağından bihaberdim,” diyor Corceviç verdiği bir röportajda. Besteci Kornelije Kovaç şarkının kaydı için bir grup kurmuş, Corceviç’i de çağırmış; Corceviç, ne kaydedeceğini bilmeden, sadece Kovaç çağırdığı için stüdyoya gitmiş. “Kornelije sizi çağırdığında hayır diyemezdiniz. O zamanlar öyleydi. Ne kaydedeceğimizi stüdyoda fark ettim ve artık geri dönmek için çok geçti. İtiraf etmek gerekirse, kariyerimdeki en büyük leke,” diye anlatıyor. Tabii Corceviç’in bir Sırp faşisti olduğu düşünülürse, ‘leke’ kavramını doğru anlayıp anlamadığı şüpheyle karşılanabilir!

2018 sonbaharı, Belgrad. Cevad ağabeyle 10 günü aşkındır her sabah buluşup Prekazi: Vurdu, Gol Oldu! (Mylos Kitap, 2019) kitabımızı hazırlamak üzere söyleştiğimiz kafedeydik. Akşamüstü, o her zamanki gibi macchiato içiyordu, gazeteci dostu Mirko da bizimleydi. Çantamdan o plağı çıkardığımda Cevad ağabeyin gözleri parladı,  42 yıl önce Partizan’ın 10 yıllık şampiyonluk hasretini dindiren o son saniyenin heyecanı bir anlığına masamıza gelmişti. Biraz da şaşırdı. Ona futbol plaklarına olan merakımdan bahsedip bir Partizan plağı bulup bulamayacağımı sorduğumda, “Saşa Aleks bir 45’lik çıkarmıştı, birkaç ay sonra da şampiyon olduk, o şarkı bugün bile stadyumda çalınır,” diyen oydu ama herhalde plağı bulabileceğimi düşünmemişti. Doğrusu, ben de bulabilmek için epey uğraşmıştım; Belgrad’daki neredeyse bütün 45’liklere bakmış olabilirim! Nihayet şehrin en eski plak dükkanı Yugovinyl’da – hem de kapak da plak da sapasağlam halde – bulduğumda dükkanın sahibi bile, “A, demek bu plak bizde varmış!” demişti. Gerçi çok nadir bir plak değil ama dükkanlardan çıkmama gibi tuhaf bir inadı tutmuştu! Plağı Cevad abiye uzattım, benim için imzalamasını rica ettim. 18 yaşında, A takımdaki ilk sezonu ve Partizan 10 yıl aradan sonra şampiyon oluyor; bu hikayenin bir imzayla taçlanması gerekiyordu. “Sevgili kardeşim Onur’a, sevgilerimle, Prekazi #8” yazdı üzerine, Partizan logosunun hemen altına da imzasını attı. O akşam, Cevad Prekazi’den imzalı “Pesma Navijaça Partizan” plağı ile hostelime dönerken, ben de şarkıyı mırıldanıyordum: “Crno-beli, crno-beli / Ma gde bili na tabeli / Nek vas hrabri, nek vas jaca / Pesma vasih navijaca!” – “Siyah – beyaz, siyah – beyaz / Hangi sırada olursan ol / Cesaret ve güç verir sana / Taraftlarının şarkısı!”

Tebrikler Cevad ağabey, Partizan’a bir taraftar kazandırdın! 

*: Cevad Prekazi ve Onur Bayrakçeken, “Prekazi: Vurdu, Gol Oldu!” (İstanbul: Mylos Kitap, 2019), s. 45

 

Plak Mecmuası’nın 5. sayısında yayınlanmıştır.