Lordlar Sofrası: “Bir plak şirketinden çok sanat kolektifiyiz”

“Bağımsız sanatçıların Lordlar Sofrası’nda bir araya gelerek sanatlarını icra edebilmelerini sağlamak istiyoruz.”

Mert (Avcı) ve Sinan (Kutluay)’ı aşağı yukarı 10 yıldır tanıyorum. Tanıştığımızda beraber müzik yapıyorlardı. Mosquito diye bir grupları vardı. Gitara olan tüm yeteneksizliğimle birkaç kere birlikte stüdyoya bile girmiştik. Geçen sürede ben müziğin daha iyi becerebildiğim taraflarına yöneldim: Dinleyicilik ve yazarlık. Onlar ise birlikte çalmaya devam ettiler. Mosquito, Hack the Fool oldu; ilk albümleri The Fool‘u da 2019’da yayınladılar.

Mert ve Sinan, şimdilerde ise Emir Erdem ile beraber kurdukları Lordlar Sofrası altında hem kendi işlerini hem de başka sanatçıların işlerini yayınlıyorlar. Görünürde bağımsız bir label olsa da Lordlar Sofrası aslında farklı sanat disiplinlerinden alternatif sanatçılara destek olmayı ve birlikte üretmeyi amaçlayan bir sanat kolektifi. Ancak nedir Lordlar Sofrası, benden dinlemeyeceksiniz elbette… Mert, Sinan, Emir ve Lordlar Sofrası’nın gerek organizasyon gerekse tanıtım işleriyle ilgilenen Ecem (Elitaş), Lordlar Sofrası’nı kendileri anlatacak. Erenköy’deki stüdyolarında buluştuk, kısa ama keyifli bir sohbet ettik. Buyurun Lordlar Sofrası’na!

Lordlar Sofrası Records Lansman Gecesi, 21 Aralık 2019.

Evet, hemen mevzuya giriyorum: Nedir bu Lordlar Sofrası? 

SİNAN: Mert, Emir ve ben birer parça yapmıştık. Mert bağımsız bir plak şirketinden mi çıkarsam diye düşünüyordu, ben de “Sahte bir plak şirketi yapalım, gerçekte olmasın ama biz varmış gibi davranalım,” dedim. Onun üzerine Emir de “E, gerçekte de olsun abi, kuralım,” dedi. Böylece Lordlar Sofrası’nı kurduk. Ama aslında bir plak şirketinden çok sanat kolektifi Lordlar Sofrası. Kolektif lafını sevmiyoruz gerçi, çok kullanıldı…

MERT: Yani, öyle yetenek avcılığı falan yapmıyoruz. Zaten müzik ve diğer sanat dallarında çalışan birçok arkadaşımız vardı, bir araya gelelim, örgütlenelim dedik. Tarihte de bu iş böyle yapılmış. Bir arada daha iyi, daha güçlü, daha çok üretim yapabiliyorsun. 

EMİR: İlginç olan da şu, her şeyi bir hafta içinde hallettik. Bir haftada kuruldu yani Lordlar Sofrası.

Resmi olarak şirketleştiniz mi? 

EMİR: Yok. Zaten Lordlar Sofrası’nı bu işten para kazanalım diye kurmadık. Kendimiz için kurduk ilk. Sonra Lordlar Sofrası altında daha alternatif ürünler vermek, ana akımda kendine yer bulamayan sanatçılara alan açmak istedik. İlla müzisyen olmaları da gerekmiyor, ne bileyim, resim de olur, grafik de olur… Bağımsız sanatçıların Lordlar Sofrası’nda bir araya gelerek sanatlarını icra edebilmelerini sağlamak istiyoruz. 

MERT: Heykel yapan bir arkadaşımız var mesela. Belki bir gün bir sergi yaparız; onun heykel çalışmaları, başka arkadaşların video-art çalışmaları falan olur… 

“8 parça oldu. Benim, Adakanbo’nun ve Zaf’ın birer, Mert’in merkavck adıyla ve Sinan’ın sinanılmaz adıyla ikişer şarkısı… Bir de en son Hack The Fool’un “Up and Above” parçasını yayınladık.” 

Şimdiye kadar kaç parça yayınladınız? 

EMİR: 8 parça oldu. Benim, Adakanbo’nun ve Zaf’ın birer, Mert’in merkavck adıyla ve Sinan’ın sinanılmaz adıyla ikişer şarkısı… Bir de en son Hack The Fool’un “Up and Above” parçasını yayınladık. 

Klipler de çektiniz. 

SİNAN: İlk benim “Dönmem Asla” şarkıma çektik, en son da Mert’in “her gün giyinmek istemiyorum” şarkısına… Klip işlerini genelde Yasin (Arıbuğa) ve Sude (Belkıs) üstleniyor şu anda. Onlar da kolektifimizin, Lordlar Sofrası’nın parçası. 

Yayınladığınız çalışmalar sadece dijital platormlarda mı olacak? 

MERT: Şimdilik öyle. Ama ileride plak ya da kaset de çıkarmak istiyoruz. 

SİNAN: Talep gören bir çalışmamız olursa bağımsız bir plak şirketiyle ortak bir çalışma yapıp plak çıkarırız belki. Biraz da sanatçının yaklaşımına bağlı, sanatçı isterse elimizden geleni yaparız. 

Dijitalin olumsuz bir yanı da var: Her şey çok çabuk tüketiliyor, kayboluyor. Bu canınızı sıkmıyor mu? 

SİNAN: Öyle bir sorun var ama bizim akım oluşturmak gibi bir derdimiz de var. O da sadece müzik yaparak oluşmuyor. Arkadaşlarımızdan Bartu Kafa “Duygusal Pazar” diye bir podcast yapıyor mesela. Dediğimiz gibi, resimle ya da heykelle uğraşan arkadaşlarımız var. Böyle bir arada üretmek, bir arada olmak bu değindiğin sorunu aşmamıza yardımcı olur diye düşünüyoruz. 

“İşlerini Lordlar Sofrası’ndan çıkarmak isteyen arkadaşlara prodüksiyon desteği de verebiliyoruz.”

Şu an Erenköy’de, kendi stüdyonuzdayız. Kayıtları burada mı yapıyorsunuz? 

SİNAN: Bütün kayıtları burada yapmadık. Mesela benim “dönmem asla” şarkımın gitarları burada kaydedilmişti sadece. Mert’in “her gün giyinmek istemiyorum” şarkısının davul kayıtlarını burada aldık. Gitgide daha iyi bir stüdyo haline geliyor. Tahmin ettiğimizden çok daha iyi kalitede kayıtlar alabildiğimizi fark ettik burada. 

MERT: Çok büyük prodüksiyonlara girişmemiz mümkün değil tabii burada ama yeterli seviyede sonuç alabiliyoruz. Prodüksiyondan anlayan kimi tanıdıklarımız da bize yardımcı oluyor, biz de müzisyeniz zaten… İşlerini Lordlar Sofrası’ndan çıkarmak isteyen arkadaşlara prodüksiyon desteği de verebiliyoruz bu şekilde. 

Stüdyo dışarıya da açık mı?

MERT: Aslında sırf kendimiz için kurduk ama belki zamanla dışarıya da açabiliriz. Ama prova amaçlı olmaz, davul ve vokal kaydı için olur sadece. 

Gelelim konser organizasyonu meselesine… Bir lansman yaptınız. Lordlar Sofrası’nda organizasyon işleriyle kim ilgileniyor? 

MERT: Yine hep birlikte ilgileniyoruz ama daha çok Ecem (Elitaş) koşturuyor. Fotoğrafçılığıyla da destek oluyor Ecem. Yazışmaları, işin PR tarafını, iletişimi falan da o hallediyor. Okulunu okudu zaten. 

ECEM: Hem okulunu okudum hem de bir dönem Salon İKSV’de ve Pozitif’te çalıştım. Bir etkinlik nasıl yapılır, başından sonuna orada tecrübe ettim. 

SİNAN: Aynı zamanda tüm sanatçılarımızın da menajeri sayılır Ecem. 

Lordlar Sofrası’nda belirli tarzlara mı açıksınız sadece yoksa alternatif olduktan sonra her müziğe kapınız açık mı? 

SİNAN:  Adakanbo’nu “Dolunay” parçası bir rap parçası, bizden çıktı. Alternatif ve iyi olması önemli bizim için, bir de kafamızın uyuşması. 

EMİR: Sanatçı ismi vermeyeyim ama ben pop müzik sektöründe kimi sanatçılara aranjörlük de yapıyorum. Pop müzisyenlerinden bazıları bile bu alternatif, bağımsız çalışmalara dikkat kesiliyor. Sıkılıyorlar galiba işin ticari tarafından… Lordlar Sofrası’yla da ilgileniyorlar. 

“Lordlar Sofrası’nda bu yüzden hiç tanınmayan sanatçılarla çalışıyoruz. Kolektif halde varlığımızı göstermek istiyoruz; o zaman tanınıyorsun ve ciddiye alınıyorsun. Ama bilinmeyen sanatçı olarak bir başına kaldığında kayboluyorsun.”

Genç sanatçıların en çok şikayet ettiği konulardan biri konser verecek mekan bulmak… Siz mekan bulmakta zorlanıyor musunuz?

EMİR: Dünyada son yıllarda ‘booking’ciler, yani konser ayarlayan kişiler müzik endüstrisinin patronu oldu. Çünkü o kişi gidiyor bir büyük sahneye, “Bu sanatçıyı çıkaracağım,” diyor, o sahne de bunu direkt kabul ediyor. Eğer sanatçı olarak büyük booking’cilerle çalışıyorsan çok rahat sahne buluyorsun ama bağımsız bir sanatçı için bu kolay olmuyor. 

MERT: Mekan sahibi, basın mensubu, plak şirketi sahibi birçok kişi var ve bağımsız müzik sahnesine destek olduklarını söylüyorlar ama tek yaptıkları belirli bir popülerliğe erişmiş sanatçının arkasına geçmek. Biz Lordlar Sofrası’nda bu yüzden hiç tanınmayan sanatçılarla çalışıyoruz. Kolektif halde varlığımızı göstermek istiyoruz; o zaman tanınıyorsun ve ciddiye alınıyorsun. Ama bilinmeyen sanatçı olarak bir başına kaldığında kayboluyorsun. Çok fazla alternatif sanatçı var çünkü. Sanıldığının aksine Türkiye’de alternatif türlerde çok iyi ürün veren birçok grup, müzisyen var. Fakat görünür olamıyorlar. Bugün tanınmayan ama iyi bir gruba kapı açacak en çok iki mekan sayabilirim ben. Eskiden böyle değildi. Biz çocukken Beyoğlu da Kadıköy de mekan kaynıyordu. Şu an genç bir müzisyenin konser vermesi çok zor. 

ECEM: Hepi topu dört esaslı mekan var zaten, onda çıkan sanatçılar da dönüyor sürekli işte. Aynı sanatçılar sürekli bir onda çıkıyor bir ötekinde. Müzisyenin suçu değil bu tabii ama 100 defa aynı sanatçıyı çıkaracağına birkaç yeni sanatçı çıkarabilirsin. Bazen de yurtdışından hiç tanınmayan bir grup getiriyorlar, mekan dolmuyor ama o sanatçıyı Türkiye’ye ilk getiren olmak istiyorlar… Fakat söz konusu sen olunca “Mekan dolmaz,” diyorlar, kapıyorlar konuyu. 

Bu sadece mekanlarla ilgili bir sorun da değil, işin tanıtım ayağında da benzer sorunlarla karşılaşıyoruz. Alternatif sahneyi desteklediğini 30 tane dergiye, siteye e-posta atıyorsun hiçbiri dönmüyor bile. Yurtdışında böyle değil ama. 

EMİR: İlk teklim yayınlanınca Rusya’dan bir dergide inceleme çıktı. Burada birkaç kişi hariç destek olmaya çalışan kimse yok, eleştiri yapan da yok. Çok demoralize eden bir şey bu insanı. 

MERT: Biz alıştık hadi ama 15-16 yaşında biri için çok kötü bir şey bu. Heyecanla bir çalışma üretmişsin ama paylaştığın hiç kimseden bir dönüş alamıyorsun, yok sayılıyorsun. Bunu Hack The Fool olarak çıkardığımız ilk albümde tecrübe ettik, onlarca kişiye ve yere yazdık ama hiçbirinden dönüş alamadık. Bu yüzden şimdi Lordlar Sofrası’nda daha organik şekilde yaymaya çalışıyoruz işlerimizi. Yine ilgili kişilere haber veriyoruz ama daha çok arkadaş çevremizden, kulaktan kulağa yayıyoruz. Sürekli ve özgünsen, iyi bir iş yaptıysan bu zaten alıcısını buluyor bir şekilde. 

SİNAN: Müzik hiçbir zaman gerçekten sektörleşemedi bence bu ülkede. Bunun sıkıntısını yaşıyoruz bugün diye düşünüyorum. 

Röportajın sonuna geldik. Teşekkür ediyorum, gelecek işleri de heyecanla ve merakla bekliyorum. Size nereden ulaşabilir ulaşmak isteyenler?

SİNAN: Biz teşekkür ederiz. Sosyal medya hesaplarımızdan ulaşabilir isteyenler. Yayınlamak istediği çalışması olanlar da ulaşırsa değerlendiririz. 

 

Instagram: @lordlar.sofrasi

Facebook: @lordlarsofrasi

Youtube: Lordlar Sofrası Records