Unutulmaz Timur Selçuk şarkıları: Daima çağdaş, devrimci, kendine has

En dağdağalı zamanlarda en korkusuz şarkıları o söyledi. Daima emekçinin tarafında oldu, aydınlık bir Türkiye’ye inandı. Üretmekten hiç yorulmadı, birçoklarının aranje şarkılarla ünlü olduğu bir dönemde o durmadan hiç durmadan kendi bestelerini yaptı. Attilâ İlhan’dan Ümit Yaşar Oğuzcan’a, Nâzım Hikmet’ten Faruk Nafiz Çamlıbel’e çağdaş Türk şiirinin birçok önemli şairi onun şarkılarında ses buldu. Nihayetinde şahane besteciliği, popülizmden uzak tavrı, maharetli icracılığı ve teatral vokal tarzı çağdaş müziğimizde müstesna bir yere oturdu.

Münir Nurettin Selçuk ile tiyatro sanatçısı Şehime Erton’un oğlu, 1946 doğumlu Timur Selçuk’tan söz ediyorum. Onu, dün (6 Kasım 2020) yitirdik. Aramızdan ayrıldı. Ne ki bazı insanlar için terk-i diyâr eylemekle ölmek başka şeylerdir. Timur Selçuk, bunca eşsiz eser bırakmışken, nasıl ölebilir?

Bu listede, aramızdan ayrılırken bile Timur Selçuk’u ölümsüz kılan eserlerden bir kısmını, en çarpıcı ve unutulmaz olanlarını derledik. Kuşkusuz, böyle birkaç liste daha yapsak, yine eksikler kalacaktır. O yüzden bu listeyi Plak Mecmuası’nın Timur Selçuk derleme albümü olarak kabul ediniz; aradığınız şarkıyı göremezseniz, bize kızmayınız.

Üstada saygıyla… Buyurun, on şarkılık listemize.

Bugün, Yarın, Daima (1972)

“En ölmeziyle sevgilerin gel atıl kollarıma / Benim ol bugün, yarın ve daima”  

Ümit Yaşar Oğuzcan’ın dizeleri kimilerine çok sentimantal gelir. Doğrusu, bana da hiç hitap etmemiştir. Fakat neyse ki, Ümit Bey o dizelerinin bir kısmını Timur Selçuk alsın, bestelesin diye yazmıştır… ve dizeler, kan ve beden bulmuştur. Zira üstadın bestesi ve yorumu, Ümit Yaşar Oğuzcan dizelerini daima epik aşk destanlarına dönüştürmüştür. Bunun en güzel örneklerinin başında da “Bugün, Yarın, Daima” gelir. Majör ile minörün birlikteliğidir bu şarkı; yani, “aşk” dedikleri tuhaf şey…

Pek bilinmez ama “Bugün, Yarın, Daima” parçasını Timur Selçuk, kırkbeşlik olarak Fransa’da yayınlamıştır. “Demain, Plus Tard, Toujours” adıyla yayınlanan parçanın sözleri de Fransızcadır.

Karantinalı Despina (1974)

“demlendikçe yalnızlığı aydınlanıyor muammer bey / olmayacak şey bir insanın bir insanı anlaması”

Attilâ İlhan şiirlerini kimler kimler besteleyip yorumlamadı ki… Nur Yoldaş ve Ergüdar Yoldaş ikilisi, Ahmet Kaya, Selda Bağcan, Vedat Sakman ilk akla gelenler. Bir de, mevzubahis şiirleri müziğe taşımak oldu mu eline pek kimselerin su dökemeyeceği Timur Selçuk!

Divan şiirinden el almış ve şiirdeki müziğe, ritme hep önem vermiş stili sayesinde Attilâ İlhan’ın şiirleri bestelenmeye hep yatkın olmuştur. Onun şiirlerini daha okurken, kendi kendinize, içinizde bir plakçalardan müzik duymaya başlarsınız. Bununla beraber, onu her yorumlayan da başka yorumlamıştır. “Mahur” şiiri Ahmet Kaya’nın sesinde çalınmış üç ömrün acısıyla, darağacında duyulur mesela; halbuki Nur Yoldaş ve Ergüdar Yoldaş ikilisiyse onu ses özelliklerine yaslanarak, daha soğukkanlı bir şekilde ele almıştır. Peki, bir Attilâ İlhan şiirini Timur Selçuk’a verirseniz ortaya ne çıkar? “Karantinalı Despina” işte bunun cevabıdır.

Bence Attilâ İlhan şiirinin en önemli özelliklerinden birini, yani sinematografik tarzını en başarılı şekilde yansıtabilen şarkılardandır “Karantinalı Despina”. Timur Selçuk, teatral yorumculuğuyla şiirin hakkını vermiş; ona yakışan sesi bulmuştur.

İlk defa 1974 yılında “Hürriye Doğru” şarkısıyla beraber kırkbeşlik plak olarak yayınlanan şarkı sonradan Dünden Bugüne (1983) ve Seçkiler (2000) albümlerinde de yerini aldı.

Gayya Kuyusu (1983)

“Seydi Fakıllı köyünde kadınlar su çeker gayya kuyusundan / Uyan Anadolu’m uyan ölüm uykusundan”

Timur Selçuk’un Dünden Bugüne albümünde yer alan “Gayya Kuyusu”, Nâzım Hikmet şiirlerinden bestelenmiş sayısız şarkı arasında en etkileyicilerden biridir. Bir opera parçasını andırır ve nefis yaylı düzenlemelerine sahiptir. Timur Selçuk’un yaşadığı topluma karşı duyduğu sorumluluğu, çağdaş ve ajitasyondan uzak bir üslupla müziğe dökmekteki becerisinin de en güzel örneklerindendir. Üstadın şarkıcılığının da besteciliği, aranjörlüğü ve piyanistliği kadar başarılı olduğunun en açık şekilde duyulduğu parçalardandır ayrıca.

“Gayya Kuyusu” biraz karanlık, biraz öfkeli; bir ölümün kalabalık bir kavgayla buluşması gibi bir şarkıdır. Bir nevi yakarıştır. Bir aydının yoksul halkına yalvarmasıdır: “Uyan Anadolu’m uyan ölüm uykusundan”

Hâlet Rezâkî’nin Şarkısı (1983)

“Bıktım dünyayı sırtımda taşımaktan / Hayatın yorgunuyum ben, rahat vurgunuyum ben”

“Hâlet Rezâkî’nin Şarkısı”nı yine 1983 tarihli Dünden Bugüne albümünde görsek de, Timur Selçuk bu şarkıyı aslında Oktay Arayıcı’nın Rumuz Goncagül isimli tiyatro oyunu için yapmıştır. 1977’de kaleme alınan, 1981’de Rutkay Aziz tarafından yönetilen bu oyun, 1987’de Türkan Şoray, Macit Koper, Müşfik Kenter gibi isimlerin yer aldığı bir oyuncu kadrosuyla İrfan Tözüm tarafından sinemaya da aktarılmıştır. Filmin müziklerini de Onno Tunç gibi bir başka müzik dehası yapmıştır ya, Timur Selçuk’un oyun için bestelediği “Hâlet Rezâki’nin Şarkısı” bir başkadır.

Bu şarkıda Timur Selçuk, müzikal üslubuyla sanki babası Münir Nurettin Selçuk’a selam eder. Timur Selçuk’un yalnızca Batı müziğine hakim olmadığının en eğlenceli ispatlarındandır “Hâlet Rezâkî’nin Şarkısı”. Neşeli ve nüktedandır.

Sen Nerdesin? (1974)

“Saatler saatleri vurdu çelik sesiyle, / Saatler son gecemin geçti cenazesiyle”

İlk defa 1974 yılında, A yüzünde Fransızca bir parçanın yer aldığı bir kırkbeşlikte ve aynı yıl İspanyol Meyhanesi albümünde yayınlanan “Sen Nerdesin?” için ne söylemeli? Üsküdar’da, iki yanı eski evlerle çevrili bir sokakta, gözlerimiz çok sevdiğimiz (ama çok) birini evlerin çiçekli pencerelerinde ararken “Ah!” desek… İşte, “Sen Nerdesin?” şarkısını anlatmış oluruz.

Sözleri Faruk Nafiz Çamlıbel’in şiirinden alınmış olan “Sen Nerdesin?”, Timur Selçuk külliyatının sadece en sevilen eserlerinden değil; aynı zamanda en hislilerinden de biri. Hüzünlü ama umut dolu. Daha girişiyle dinleyiciyi avucuna alıveren “Sen Nerdesin?” şarkısını, bakın Timur Selçuk’un kendisi İspanyol Meyhanesi albümüne dair notlarında nasıl anlatmış: “Bu şiirdeki ruh halini anlatmak kolay değil. Yalnızlık, sevda, sabır, ancak karamsarlık yok. Cumhuriyetin ilk dönem insanlarında karamsarlık, umutsuzluk yok. Atatürk onların ruhuna farklı bir ateş yüklemiş sanki, sanatçısına, öğretmenine, gencine yaşlısına, kadınına erkeğine. Bu şiirdeki yoğun yalnızlık, o bile coşkulu. Çünkü umutsuz değil.”

“Sen Nerdesin?” daha sonra Dünden Bugüne albümünde de (farklı bir mastering ile) yer aldı.

Ayrılanlar İçin (1974)

“Yollarımız burada ayrılıyor / Artık birbirimize iki yabancıyız”

Ümit Yaşar Oğuzcan ve Timur Selçuk birlikteliklerinin en eşsiz ürünlerinden biri “Ayrılanlar İçin” olmuştur.

İlk defa 1967 yılında kırkbeşlik olarak yayınlanan, sonra 1974’te İspanyol Meyhanesi albümünde yerini alan şarkının hikayesini Timur Selçuk şöyle anlatıyor: “1967 yılında Türkiye’ de tanınmamı sağlayan şarkı. 1966 yılının sonbaharında İstanbul’ a konsere gelen bir pop gurubu, gece kısa süreli çalışmakta olduğum Batı kulübe geldi. Menajerleri beni dinledi ve kontrat teklif etti. Ben zaten Paris’te yaşıyordum, kabul ettim. Şarkılara Fransızca sözler yazıldı ve 67 yılı Mayıs ayında Fransa’ da, Haziran’da Türkiye’de satışa çıktı. Si bemol minör ilginç bir tondur, buğulu, efsunlu bir yanı vardır. Bu ayrılık şarkısındaki yorumumu severim. Dik duran bir duyarlılık söz konusudur. Acılı bir ayrılık vaveylası yoktur. ‘Sana da, kendime de bundan sonrası için mutluluklar diliyorum’ diyen bir eda vardır yorumda.”

İspanyol Meyhanesi (1972)

“İspanyol meyhanesinde öldüğümüzü kimse bilmesin”

1972’de “Beyaz Güvercin” ile beraber kırkbeşlik olarak yayınlanan ve sözleri yine Ümit Yaşar Oğuzcan’a ait olan “İspanyol Meyhanesi”, 1974 yılında çıkan albüme de adını verecekti… Ben hiç İspanyol meyhanesinde bulunmadım, lakin bulunduğum nice Beyoğlu ve Kadıköy ve Gümüşlük ve Cunda meyhanelerinde, dördüncü ya da beşinci kadehten sonra; Cihangir’in ara sokaklarına saklanmış şarapevlerinde ise gecenin son saatlerinde, bir noktada hep şöyle dedik: “Yeter, yeter, öleceksek ölelim. Haydi vur kendini şaraba, kedere ve aşka vur!”

Bir sinema filmini andırır şekilde sanki sahne sahne bestelenmiş, muhtemelen tüm Timur Selçuk eserleri arasında en meşhuru olan bu şarkının hikâyesini yine Timur Selçuk’un kaleminden okuyalım: “Çok çarpıcı bir şiirdi, yoğun bir görsellik ve duygusallık iç içe geçmişti. Hepsini bestelemek olanaksızdı, opera aryası gibi olurdu. Ancak neresi, nasıl atlanacaktı, hangi bölümü tekrarlanacaktı? Özgün Fransız şarkı sanatının önde gelen isimlerinden Leo Ferre, büyük şairlerden Aragon’ un şiirlerini besteleyip seslendirmişti. Aragon’ a sormuşlar: ‘Ferre sizin şiirlerinizi değiştirerek besteliyor, kızıyor musunuz?’ diye, o da ‘şarkı, şiirden de, müzikten de bağımsız özgür bir varlıktır, kendi hayatını özgürce yaşar. İsteyen şiiri okur, dileyen şarkıyı dinler, ya da söyler’. Ben bunu bir yerde okumuştum, hemen bu görüşü sahiplendim, benim Ferre’den ne eksiğim vardı? Şiirdeki görselliği değişik ritimlerle, farklı bölümler şeklinde ele almak doğru olur diye düşündüm. Çakır keyif bir giriş için, serbest söylenen bir başlangıç gerekir. Sonra biraz coşmalı, derken hüzünlenmeli, aynen şarabın yürekte yarattığı dalgalanmalar gibi. Sonra yorgun ve küskün başlayan nakarat, bir isyana dönüşmeli. İşte bu kadar. Bunları çok genç yaşlarımda hissedecek yüreği, ailem aracılığıyla bana armağan eden Yaradan’a hamdolsun. Şarkıdaki devingen ritim ve duygu fırtınasını, ‘sarhoş olmadan, eğilmeden’, ama insanca, ama sıcak, ama yalansız, ama popülizme düşmeden aktarmalı.”

Beyaz Güvercin (1972)

“Süzülüp mavi göklerden yere doğru / Omzuma bir beyaz güvercin kondu”

A yüzü “İspanyol Meyhanesi” olan bir plağın B yüzüne hangi şarkıyı koysanız, o şarkı gölgelenir… Fakat “Beyaz Güvecin” öyle bir incelikli bir bestedir ki onu “İspanyol Meyhanesi” bile gölgeleyememiştir. “Beyaz Güvercin”, Timur Selçuk’un ne kadar detaycı, titiz bir besteci olduğunu bu şarkının başındaki ve sonundaki bir dizede ayan beyan görürüz. Timur Selçuk “Süzülüp mavi göklerden yere doğru” derken “Süzülüp mavi göklerden” kısmında notalar tizleşerek sahiden bir kuş misali süzülür; “yere doğru” ksımında ise aşağıya iner, pese döner. Yere doğru. Timur Selçuk, müzikle görsellik yaratma ustasıdır; burada da tabiri caizse notalarla film çeker.

“Beyaz Güvercin”, gerek Ümit Yaşar Oğuzcan’ın dizelerinin gerek Timur Selçuk’un müziğinin görselliği ve 70’lerin klasikleşmiş Hammond org tınısıyla müziğimizin nadide eserlerinden.

Pireli Şarkı (1975)

“Bu düzen böyle mi gidecek / Pireler filleri yutacak “

Orhan Veli’nin karamizahı, Timur Selçuk’un piyanosunda “Pireli Şarkı” olarak hayat bulmuştu. Sene, 1975. Çıkan kırkbeşliğin A yüzünde Nâzım Hikmet’in “Memet” şiirinin şarkısı var… Modern Türk şiirinin iki ustasını, taklit edilmesi görünürde kolay gerçekte nâmümkün bu iki büyük şairi bir plakta buluşturmak en çok Timur Selçuk’a yakışırdı.

Sonraları Sevinç Eratalay da dahil kimi müzisyenler de yorumladı “Pireli Şarkı”yı ama hiçbiri şiirin nüktedanlığını Timur Selçuk kadar iyi yansıtamadı.

Güneşin Sofrasında Söylenen Türkü (1977)

“Dostların arasındayız! / Güneşin sofrasındayız!”

1977, ne tuhaf yıl! Türkiye, işçi hareketinin en güçlü, örgütlü ve politik açıdan bilinçli olduğu dönemlerden birini geçiriyordu. 1 Mayıs Katliamı o yıl oldu. Sadece bir ay sonra, “Toprak işleyenin, su kullananın!” diyen Bülent Ecevit’in Cumhuriyet Halk Partisi genel seçimlerden zaferle ayrıldı ama tek başına iktidar olamadı. Güneş Motel Olayı yaşandı; Adalet Partili 11 vekil, Güneş Motel’de yapılan gizli görüşmeler ve kendilerine verilen vaatlerle CHP’ye transfer olup CHP’nin hükümet kurmasını sağladı. Türkiye’nin etik kavramına en uzak meslek grubu olan siyasetçiler, birbirlerini etik açıdan ahlaksızlıkla suçladı durdu. Bu arada sokaklarda sol hareket güçleniyor, sağ gruplarla aralarında sık sık çatışmalar yaşanıyordu. 1977 yılı, Türkiye’de kanlı ve bir o kadar karanlık bir dönemin başlangıç noktasıydı.

Bu dönemde sözünü, tavrını sakınanlar oldu. Bir de safları sıklaştıranlar. Timur Selçuk, safları sıklaştıranlardandı. O yıl çıkardığı ve Nereye Payidar? oyununun müziklerinin bulunduğu albüm devrimci şarkılarla doluydu ve Nâzım Hikmet’in aynı adlı şiirinden bestelediği “Güneşin Sofrasında Söylenen Türkü” bunlardan biriydi. Şiirin ritmine uygun bir bestesi vardı. Nâzım’ın dizelerinin sese bürünmüş haliydi; öyle ümitvar, öyle dayanışmacı…

Timur Selçuk, Dev-Genç Marşı’nı da yorumladığı meşhur 1978 ODTÜ konserinde bu şarkıyı da çalmıştı. Şarkının başında atılan “Bir-iki-üç, daha fazla Vietnam! Ernesto’ya bin selam!” sloganlarıyla enfes bir kayıttır. “Dostların arasında” söylenmiştir, dostlarla beraber… Timur Selçuk’un “Bütün devrim şehitlerimiz için, hep beraber!” ve “Bütün tutuklu arkadaşlar için, beraberce!” çağrılarıyla kalabalık da ona katılmış, Nâzım Hikmet’in dizeleri bir anlığına gerçekten vücut bulmuştur.

Şiirleri müziğe şiirin hissiyatını bozmadan ama popülizme de kaçmadan taşımayı başaran bir şiirlimüzik ustasıydı Timur Selçuk; “Güneşin Sofrasında Söylenen Türkü” de onun ustalık eserlerinden…