Pazar Şarkıları #21

Yaz adam akıllı kendini hissettirmeye başladı; akşam havanın birden soğuması kesiliyor, yanımıza bir hırka almadan dışarı çıkabileceğimiz günler geliyor gibi… Nihayet!

Yok, bu bir mevsim romantizmi yazısı değil, korkmayın; her zamanki Pazar Şarkıları… Ama her mevsim yanında bazı plaklarla gelir, onu plakçalara takar, siz o mevsimin içinde yürürken kulağınızda o plaklar çalar. Yazın getirdiği plakların da başında Kral’ın plakları gelir, Elvis Presley’nin! Onun müziğinin ve sesinin sıcaklığı her daim yazın sıcaklığıyla buluşur. Yaz geldiyse Elvis Presley gelmiş demektir. Yaz geldi.

Elvis’i anlatmaya lüzum var mı?

John Lennon, “Elvis’ten önce hiçbir şey yoktu,” diyor. Tarihin en büyük sporcularından ve kahramanlarından Muhammed Ali’nin de şöyle bir lafı var: “Elvis tanımak isteyebileceğiniz en tatlı, en nazik ve en hoş insanlardan biriydi.”

Bob Dylan ise kariyerinin en parlak noktasını Elvis’in onun bir şarkısını yorumlaması olduğunu dile getiriyor. Bu daha böyle uzar gider; mütemadiyen kıyaslandığı Chuck Berry dahi ölümünün ardından, “Elvis’i mi anlatayım? O en iyiydi ve hep en iyi olacak!” diyorsa varın siz düşünün! (Yeri gelmişken; Elvis ne kadar büyükse Chuck Berry de en az o kadar büyüktü, onu da birkaç ay önce yitirdik, şarkıları var olsun.)

1954 yılında kaydettiği ilk teklisi “That’s All Right” ile başlayan Elvis efsanesi, pop müziği kökten değiştirdi ve yıllarca hüküm sürecek bir rock’n’roll curcunası doğurdu. O, ruhunda siyahların sıcak danslarını ve müziğini taşıyan bir beyazdı. Onun müziği ve sahne tavrı siyahların kıvraklığını taşıyordu ve bu da siyahların radyoda ve televizyon ekranlarında görünür olmaya başlamalarında önemli rol oynadı. Elvis, yıllardır kilitli bir kapıyı kırıp atmıştı; artık kimse siyahların müziğini ve danslarını görmezden gelemezdi, çünkü beyaz gençlerin hepsi bunu yapan beyaz bir adamın peşine takılmıştı! İnsanlar, müzikte o siyah tavrı görmek istiyorlardı; rhytm & blues!

Fakat hepsinden önemlisi, bu siyahlığa kattığı kendine özgü hareketleri ve tavrıyla, 50’ler için fazlasıyla aykırı kıyafetleriyle, Elvis Presley tarihin ilk büyük rock’n’roll yıldızıydı; David Bowie’den Jim Morrison’a, Mick Jagger’dan John Lennon’a Elvis Presley’den etkilenmemiş bir tek rock’n’roll yıldızı yoktur. Bir zaman sonra birçokları gibi Elvis de rock’n’roll’un başkaldıran tavrını yitirmiş olsa da mühim olan o tavrı bir defa dünyaya salmış olmasıdır. Çünkü dünyaya ayak basmış olan, ayak basmıştır artık ve silinmez tarihten izi. Elvis Presley de her ne kadar Vietnam Savaşı’na destek olmak gibi çeşitli saçmalıklar yapmış olsa da tarihe rock’n’roll başkaldırısının en meşhur devrimcilerinden biri olarak geçmiştir bir kere. Bugün, işte o devrimcinin müziğiyle geliyor Pazar Şarkıları!

Altı Elvis Presley şarkısı var elimizde, çoğu eskilerden, Elvis’in müziğe en büyük katkısını yaptığı dönemden: “Heartbreak Hotel”, “Don’t Be Cruel”, “Blue Suede Shoes”, “I Got A Woman”, “That’s All Right” ve “Mystery Train”.

Buyurun, Kral ile Pazar Şarkıları #21’e…
Keyifle dinleyip okuyasınız!

Haftanın Playlist’i

HEARTBREAK HOTEL (1956)

1955 yılı Aralık’ında Elvis Presley, Louisiana turnesindedir. Bir kulüpte sahne alır ve ilk defa “Heartbreak Hotel” şarkısını söyler. Kulüp sahibi Rob King şarkıyı sorunca, “Bu şarkı benim ilk hit’im olacak!” diye cevaplar. Bir ay sonra, 1956’nın Ocak ayında “Heartbreak Hotel” yayınlanır ve gerçekten de kısa sürede listeleri darmaduman ederek Elvis’in adını sadece güneyin değil tüm Amerika Birleşik Devletleri’nin sokaklarında yankılar.

Bir dönemin büyük rock’n’roll yıldızları için “Heartbreak Hotel” hep ayrı bi’ yerdedir. Led Zeppelin’in vokali Robert Plant, “Heartbreak Hotel” için, “Hayatımı değiştirdi,” der. Rolling Stones’un ölmekbilmez gitarcısı Keith Ricards ise “Heartbreak Hotel”i bir gece, yatağında olması gereken bir saatte radyo dinlerken duymuş ve anında çarpılmıştır; şöyle diyor: “Sabah başka bir adam olarak uyandım!”

Bir söylenceye göre bu şarkı 1955 yılında yaşanan bir intihar vakasından ilham almıştır. Adamın biri, kimliğine dair ne varsa yakıp kaldığı otelin camından kendini atmış. Geride yalnızca tek cümlelik bir not bırakmış: “I walk a lonely street” -denir ki şarkıdaki “lonely street” yani “tenha sokak” imgesi işte, buradan gelir. Ne ki bu söylence doğrulanamamıştır ve muhtemelen yalandır. Fakat şarkının yazarı Tommy Durden da sözlerin bir intihar vakasından mülhem olduğunu söylemiştir. Buradan bir polisiye öykü çıkar mı acaba?

DON’T BE CRUEL (1956)

1956, Elvis’in kariyerinin en parlak yıllarından biriydi. “Heartbreak Hotel” dalgasıyla önündeki tüm kapıları açmakla kalmamış, bir daha kapanmamak üzere parçalamıştı ve bu büyük dalgadan sadece üç beş ay sonra yeni bir plak çıkardı. Bu plağın bir yüzünde “Hound Dog”, diğerinde “Don’t Be Cruel” vardı. Biri Zidane, diğeri Hagi! İki şarkı da listelerde bir numaraya ulaştı. Bu müthiş bir başarıydı.

“Don’t Be Cruel”ın yazarı, “All Shook Up”tan “Return To Sender”a birçok Elvis hit’ine imza atan Otis Blackwell’di. 1955’in yılbaşında Otis Blackwell fena haldeydi; parasız kalmıştı. Neyse ki bir arkadaşı yardımına yetişti, elinde yeni şarkılar olup olmadığını sordu, “Var!” cevabını alınca son yazdığı altı şarkıyı satmasına vesile. Şans işte o zaman yüzüne güldü ve şarkıları beğenilince Otis Blackwell’e tam zamanlı şarkı yazarlığı işi teklif edildi. Çok geçmeden Elvis’in menajeri Otis’in kapısını çaldı ve böylece “Don’t Be Cruel” önce Kral’a, sonra biz rock’n’roll sevenlere ulaştı.

BLUE SUEDE SHOES (1956)

ABD Hava Kuvvetleri’nin bir askeri olarak Almanya’da bulunan Johnny’nin C.V. White adlı siyahi bir arkadaşı varmış. Bir gün C.V. White gelip ayakkabılarını göstererek, “Nasıl görünüyorum Johnny?” diye sormuş. Johnny de, “Milyon dolarlıksın dostum!” diye yanıtlamış. “Eh,” demiş bunun üzerine C.V. White, “sakın mavi süet ayakkabılarıma basma o zaman!” Hayda, bunların nesi mavi süet ayakkabılar… Johnny de fark etmiş tabii bu durumu, “Bunlar bildiğin asker ayakkabısı C.V., hepimizinki gibi,” demiş. Ama ne fayda, C.V. White’ı ikna etmek kolay değilmiş: “Hayır Johnny, bu gecelik bunlar bir çift mavi süet ayakkabı!”*

Hikâyedeki Johnny, kül rengi sesine bayıldığımız Johnny Cash’tir efendim. Mevzubahis mavi süet ayakkabılar da Johnny Cash’in dostu, rockabilly ustası Carl Perkins’in “Blue Suede Shoes” şarkısına ilham olmuş ayakkabılardır işte. Perkins bu şarkıyı 1955 yılında yazmış, aynı yılın Aralık ayında kaydetmiştir. Ondan bir ay sonra da Perkins’in bir başka dostu Elvis, ki bunlar bir süre Elvis – Johnny – Carl olarak dolanmıştır, şarkının daha hızlı ve rock’n’roll bir halini kaydetmiştir. Fakat Perkins şanslı bir adam değildir: Tam şarkıyı hepten tanıtacağı zamanlarda, bir televizyon kanalında çalmak üzere yoldayken trafik kazası geçirmiş ve aylarca kendini toparlayamamıştır. Bu, şarkının Carl Perkins yorumunun yani aslının, esas satış potansiyeline ulaşmasını engellemiştir.

Elvis Presley ise “Blue Suede Shoes” ile 1956 yılına bir müthiş plak başarısı daha eklemiştir. Şarkı, Elvis’in aynı yılda çıkan ilk albümü Elvis Presley‘de de yer almıştır. Bugün şarkının Elvis yorumu, hiç kuşkusuz tarihin en büyük rock’n’roll parçalarından biridir. Severiz, seviniz ama Carl Perkins’i saygıyla yâd etmeyi lütfen unutmayınız!

* Blue suede shoes.

I GOT A WOMAN (1956)

Yine yıllardan ’56. Ne yılmış! Elvis, bir de Ray Charles şarkısıyla çıkagelmiştir: “I Got A Woman” -bir başka meşhur şarkı. Bu da tıpkı “Blue Suede Shoes” gibi Elvis Presley‘de yer almış ve o zamandan beri en meşhur Elvis şarkıları arasına adını yazdırmıştır.

Ray Charles şarkıyı, oldukça dağıldığı bir dönemde ona yardım eli uzatan bir kadından mülhem yazmıştır. Şarkıda gospel tarzı şarkı söyleyişin etkisi barizdir, bu epey tartışma da doğurmuştur. Gospel, Hıristiyanların kilise müziğidir. Ray Charles bu müziği alıp seküler şarkı sözleri ve blues ile buluşturunca insanlar bi’ afallamış, kimisi bu işe hiç ısınamamıştır. Ama Ray Charles bu, hiç takar mı elâlemi!

THAT’S ALL RIGHT (1954)

Elvis, Sun Records’un kapısından girdiğinde 19 yaşında bir kamyon şoförüydü ve tek isteği annesine hediye olsun diye bir plak kaydetmekti. Kayıttan çıktığında, henüz haberi yoktu ama müzik tarihinin en büyük şarkıcılarından biri olmak üzereydi. Çünkü Sun Records’un sahibi Sam Phillips siyahlar gibi şarkı söyleyebilen bir beyaz bulma peşindeydi ve genç Elvis tam da aradığı adamdı!

Hemencecik bir kayıt seansı ayarladılar, etraftan da basçı Bill Black ile Elvis’in yanından hiç ayrılmayacak ve Elvis plaklarının gizli kahramanı olacak olan gitarcı Scotty Moore’u çağırdılar. Üçlü, birkaç parça denedikten sonra Arthur Crudup’un 1946 tarihli şarkısı “That’s All Right”ı çalmaya başladılar hem de ne çalmak! Sam Phillips’in dibi düştü, hemen şarkının bir kaydını aldı. Böylece Elvis efsanesi başlamış oldu.

Bir de not: “That’s All Right”, Elvis’in bir konserde çaldığı ilk parça olur aynı zamanda.

MYSTERY TRAIN (1955)

Blues âleminin bilinen isimlerinden Junior Parker, 1953 yılında Sun Records için stüdyoya girip “Mystery Train” şarkısını kaydederken şarkısının birkaç yıl sonra ne kadar meşhur olacağını biliyor muydu acaba?

Muhtemelen bilmiyordu. Çünkü Elvis Presley bu şarkıyı almış, bambaşka bir şekle sokmuştu. Kaydı üç kişi yapmışlardı: Akustik gitar ve vokalde kendisi, basta Bill Black ve gitarda Scotty Moore. Müthiş sade bir kayıttı ve davul yoktu ama insan yine de yerinde duramıyordu. İnsanın yerinde duramaması için ne süslü püslü bir müziğe ne de davula ihtiyaç vardır zaten.

Scotty Moore – Elvis Presley

Keith Richards, otobiyografisi Hayat‘ta bunu pek güzel açıklar:

“Nabza farkında bile olmadan ilkel bir tepki veririz. Dakikada yetmiş iki kere atan bir ritimle var oluruz. Blues müzisyenleri için trenin, onları Delta’dan Detroit’e götüren bir taşıt olmanın dışında da çok önemli olmaya başlamasının sebebi, makinenin ve rayların ritmiydi ve tren ray değiştirse bile tempo kesilmiyordu. İnsan vücudunun işleyişini taklit etmeye devam ediyordu. Yani tren ya da pilotsuz uçak gibi makineleri bile işin içine katsanız, hepsinin işleyişindeki temel, içimizdeki müziktir. İnsan vücudu, olmayan bir ritmi bile hisseder. Elvis Presley’den ‘Mystery Train’i dinleyin, anlarsınız. Tüm zamanların en iyi rock and roll şarkılarından biri olan ‘Mystery Train’de davul bir kere bile çalmaz. Şarkı, davulu ima etmekle yetinir çünkü ritmi vücut zaten temin edecektir. Ritmi ima etmek yeterlidir. İnsanın gözüne sokmanın âlemi yok. ‘Bu vuruş, şu vuruş’ derken yanıldıkları nokta bu işte. Vuruşla alakası yok. Akmasıyla ilgili.”

“Mystery Train” akıp giden bir şarkıdır ve Keef’in de dediği gibi “tüm zamanların en iyi rock and roll şarkılarından biri”dir. Gerçi, kim bilir kaç Elvis Presley şarkısı var tüm zamanların en iyileri arasına yazılacak…

Çok yaşa Elvis!

Playlist’in linki burada.

Pazar Şarkıları arşivi burada.