Pazar Şarkıları #5

Bugün ne huzurlu, ne de neşeli şarkılarla geldim; Pazar Şarkıları #5 biraz ürkütücü, biraz karanlık, biraz da yabancı… Ama bir o kadar şiirsel, bir o kadar serüvenli!

70’lerin sonlarına doğru Television, Talking Heads, Siouxsie & The Banshees, Echo & The Bunnymen gibi gruplarla bir post-punk fırtınası esiyordu. Kısa zaman içinde post-punk’ın kimi alt-türleri görülür oldu. Bunlardan biri de gotik rock’tı.

80’ler, The Sisters of Mercy, Bauhaus gibi grupların öncülüğünde bir gotik dalgasına tanık oldu. Gerçi, The Sisters of Mercy’nin Andrew Eldritch’ine sorarsanız “Biz gotik değiliz,” der ama ‘gotik’in başlangıcına birkaç grup yazacaksak bunlardan biri de The Sisters of Mercy’dir.

1980’de İngiltere’nin Leeds şehrinde Andrew Eldritch ve ilk albümden sonra gruptan ayrılarak Gary Marx tarafından kurulan The Sisters of Mercy, aynı yıl çıkardıkları The Damage Done (1980) kırkbeşliğinden itibaren gotik müziğin imzası olmuştur.

Bugünkü Pazar Şarkıları, iki The Sisters of Mercy şarkısının yanında Bauhaus, Siouxsie & The Banshees ve Fields of The Nephilim’den birer şarkıyla baştan aşağı gotik: Karanlık ve ürpertici- ama korku da insanı kendine çeker.

Başlamadan, bir ufak tavsiye: İngilizceniz varsa, bu şarkıların sözlerini de okuyun. Hepsi harikadır. Özellikle The Sisters of Mercy’nin şarkı sözleri… Andrew Eldrtich büyük şair!

Haydi bakalım! Şimdi, The Sisters of Mercy’den First and Last and Always ile başlayalım.

Keyifle dinleyip okuyasınız!

Haftanın playlist’i

THE SISTERS OF MERCY – First and Last and Always (1985)

The Sisters of Mercy, 1980 yılında vokalde (ve ilk single’ın davulunda) Andrew Eldritch ve gitarist Gary Marx tarafından kurulmuştur. 1985’te çıkaracakları ilk albüme kadar grubun en bilinen şarkılarından Temple of Love (1983) da dahil olmak üzere çeşitli single’lar çıkarmışlardır. İlk albümün kadrosu da bu süreçte şekillenmiştir: 1981’de basçı Craig Adams gelmiş, Dr. Avelanche adını verdikleri bir drum machine’e davullar emanet edilmiş, Temple of Love’ın yayınlanmasından hemen sonra da bir başka gitarist, Wayne Hussey, The Sisters of Mercy saflarına katılmıştır.

The Sisters of Mercy, toplamda üç stüdyo albümü çıkarmıştır ve üçü de birbirinden farklı tınlar. Örneğin; First and Last and Always (1985) gitar ağırlıklı bir albümken, ikinci albüm Floodland (1987)’de iş tamamen synthesizerlar üzerinden yürür. Ayrıca, Floodland ile The Sisters of Mercy, Andrew Eldritch’ten ibaret bir grup olmuştur; Eldritch, dostu Dr. Avelanche ile yalnız kalmıştır, çünkü grup üyeleri kendi yollarını gitmişlerdir.

Dağılacakları daha kayıtlar sırasında bellidir; Gary Marx, Eldritch’in sözleri yazmasını beklemekten bıkmıştır. Ayrılmayı kafasına koyar, ancak bu öyle ayyuka çıkmıştır ki, Andrew Eldritch de “Amma yaptın!” deyip albümdeki birkaç şarkıda Gary Marx’a dokunduran sözler yazmıştır. Wayne Hussey de Eldritch’le epey sorunlu ayrılıp gotik müziğin bir başka önemli grubu The Mission’ı kurmuştur. Aslında grubun adı The Sisterhood olacaktır ama Andrew Eldritch, bu isim The Sisters of Mercy’i çağrıştırdığı için amiyane tabirle ayar olmuş, onlar daha stüdyoya girmeden The Sisterhood adıyla bir başka grup toplayıp albüm çıkarmıştır. Albüm de şahane bir albümdür. Böyle olunca Wayne Hussey’nin grubu isim değiştirmek zorunda kalmış, The Mission adını almıştır.

İkili arasında bazı şarkılardan dolayı hukuki sorunlar da yaşanmıştır. The Sisters of Mercy’nin üçüncü albümü Vision Thing (1990) ise gruba yeni isimlerin katıldığı ve yine gitarın ağır bastığı ama bu defa ilk albümdekinden farklı olarak neredeyse metal müziğe yakın tınlayan bir albümdür.

Ne çok konuştuk! Nihayetinde, The Sisters of Mercy’de asla değişmeyen üç şey vardır. Onlar da Dr. Avelanche adını verdikleri drum machine ile Andrew Eldritch’in sigara kırığı sesi ve en karanlık şairlerden el almış şarkı sözü yazarlığıdır. First and Last and Always, bu ikiliye katılan nefis gitarların ve basların şölenidir; hani diyebiliriz ki, albüme adını veren First and Last and Always şarkısı da Eldritch’in yakaran vokalleriyle Gary Marx ve Wayne Hussey’nin gitarları arasında bir kovalamacadır! Tam bir açılış şarkısı… nitekim, şarkı albümün altıncı parçası da olsa, plakta B yüzünün ilk şarkısıdır. 

18 Haziran 1985 akşamı Londra’daki Royal Albert Hall’de verdikleri ve daha sonra Wake adıyla yayınlanan muazzam konsere de bu şarkıyla başlarlar. O karanlığın ortasında, dumanların arasında dans edenlere katılasınız gelir; bir anda alır götürür sizi. Öyle bir şarkıdır First and Last and Always… Bir kapan!

FIELDS OF THE NEPHILIM – Laura II (1987)

Belki de The Sisters of Mercy’i en çok andıran gruptur Fields of The Nephilim. Ancak özellikle ilk albümlerinden sonra The Sisters of Mercy’e göre daha karanlık bir çizgide seyrederler. Grubun esasadamı (frontman) ve vokali Carl McCoy, Andrew Eldritch’in sigara kırığı sesinden çok bir korku filmi karakterinin ürkütücü sesini taşır. Öfkeyle hırıldar.

Ancak grubun ilk albümü Dawnrazor (1987) hemen her yönüyle The Sisters of Mercy’nin First and Last and Always albümünden izler taşır. Şarkıları Carl McCoy yerine Andrew Eldritch söylese, dinlediğinizin The Sisters of Mercy olduğunu sanırsınız. Zaten albüm bu yönde eleştiriler de almıştır.

Laura II, Dawnrazor’ın üçüncü parçasıdır. Muhtemelen uyuşturucu krizinde bir kadını anlatır. Sadece baslarla açılan şarkının başlangıcı baştan ayağa öfkeden ibarettir, ama Laura II aslında bir yakarıştır:

“Gülüyor insanları, ne korkunç manzara! / Lütfen, yalnız bırakın Laura’yı!”*

SIOUXSIE & THE BANSHEES – Arabian Knights (1981)

1976 yılında vokalist Siouxsie Sioux ve basçı Steven Severin tarafından Londra’da kurulan Siouxsie & The Banshees, post-punk’tan gotik’e geçişteki en önemli gruplardandır. Başlarda grup saf bir punk grubudur, hatta ilk konserlerinde Sex Pistols’tan tanıdığımız Sid Vicious da gruba davulcu olarak eşlik eder. O gün gitarda ise daha sonra Adam Ant’la çalışacak olan Marco Pirroni vardır. 100 Club Punk Fesitvali’nde, ki ilk punk festivalidir, çalarlar. Onların ardından The Clash ve peşinden de Sex Pistols sahne alır.

Siouxsie & The Banshees, birkaç döneme ayrılabilecek bir grup ama hiç kuşku yok ki en etkileyici dönemi 1978-82 arasındaki dönem. Yani The Scream (1978) albümüyle başlayıp Juju (1981) ile kapanan dönem. Grubun bundan sonra da yaptığı iyi işler var, ama Siouxsie & The Banshees’i Siouxsie & The Banshees kılan dönem, işte bu dönem.

Juju ise, bence Kaleidoscope (1980) albümüyle beraber, bu dönemin en iyi albümü. Ayrıca, gotik müziğe en yakın Siouxsie & The Banshees albümü. Vokalde Siouxsie Sioux, basta Seven Severin, davulda Budgie ve gitarda John McGeogh var.

Arabian Knights, Juju’nun üçüncü parçası. Ayrıca albümden yayınlanan iki single’dan biri (diğeri Spellbound). Adından da tahmin edilebileceği üzere, masalsı bir şarkı – ama bir o kadar gerçek:

“Bir turist vahası – hırpani güneşliklerde yansır / Bir canavar petrol tankeri / Yarası denizleri kanatır.”*

Arabian Knights, yaklaşık üç dakikalık bir Siouxsie & The Banshees serüvenidir. Bir düş gibi, bir anda biter, ama aklınızı saatlerce meşgul eder!

* “A tourist oasis – reflects in seedy sunshades / A monstrous oil tanker / Its wound bleeding in seas”

BAUHAUS – Who Killed Mr. Moonlight? (1983)

Macera 1978 yılında, İngiltere’nin Northampton kentinde başlıyor. Birçoklarına göre ilk gotik rock grubu olan Bauhaus kuruluyor: Vokalde Peter Murphy, gitarda Daniel Ash, davulda Kevin Haskins ve basta David J. Bauhaus, özellikle çıkardığı dört stüdyo albümü ve korku filmlerini andıran performanslarıyla müzik dünyasını kara yağmurlarla ıslatmış, rüzgârıyla şöyle bi’ sarsmıştır.

Neymiş o albümler: In The Flat Field (1980), Mask (1981), The Sky’s Gone Out (1982) ve Burning From The Inside (1983).

Who Killed Mr. Moonlight?, Burning From The Inside‘ın iki talihsiz şarkısından biridir. Çünkü bu şarkıya Peter Murphy o derin sesini verememiştir. Aslında, Murphy bu albümde bir adım geri çekilmek zorunda kalmıştır, çünkü ciddi bir hastalıkla boğuşmuştur. Bu yüzden Who Killed Mr. Moonlight?‘ın vokalinde David J.’yi duyarız.

Piyano ağırlıklı, sade bir şarkıdır. Tuhaf bir hüzün taşır. Neden bahsettiğini anlamak ise güçtür, ama sanırım şu dizeler bir fikir verir:

“Biri nostaljiyi sırtından vurdu / Biri masumiyetimizi vurdu.”*

Bana sorarsanız, Who Killed Mr. Moonlight? kirletilen bir şeylerin öyküsünü anlatıyor; kirletilen insanın, belki? Ama öte yandan, The Beatles yorumu epey ünlü olan Roy Lee Johnson şarkısı Mr. Moonlight’ı da öldürmüş olabilir birileri. Değil The Beatles, en anarşistinden punk grupları bile plak piyasası tarafından teslim alınmıyor mu? Bu düzende, Bay Moonlight, sizi de öldürürler…

Ben bir de aklımı çelen bir yorumu ekleyeyim: Biri bir forumda yazmış ki, bu şarkı John Lennon’ın öldürülmesini anlatıyor. Neden olmasın?

Son olarak, bir de magazin bilgisi vererek Bauhaus faslını kapatayım: Peter Murphy, 1992 yılından beri Türk sanat yönetmeni ve kareograf Beyhan Murphy ile evlidir, Türkiye’de yaşamaktadır. Mor ve Ötesi’yle de sahneye çıkmışlığı vardır.

* “Someone shot nostalgia in the back / someone shot our innocence”

**”All our dreams have melted down / we are hiding in the bushes / from dead men / doing douglas fairbanks’ stunts”

THE SISTERS OF MERCY – Something Fast (1990)

Yine geldik The Sisters of Mercy’e… Something Fast, grubun 1990 tarihli üçüncü ve son stüdyo albümü Vision Thing‘den bir parça. Albümde Andrew Eldritch vokallerin yanı sıra gitar ve klavye de çalıyor. Tim Bricheno ve Andreas Bruhn da gitarist olarak gruptalar. Bas gitarda Tony James var. Davullar ise tabii ki Dr. Avelanche’a emanet! İki de konuk var; biri Something Fast’te de geri vokal yapan Maggie Reilly.

Something Fast, akustik gitarın kullanıldığı, ağır ve hüzünlü bir şarkı. En iyi The Sisters of Mercy şarkılarından mı?.. İyilerden biri, ama en iyilerden değil. Fakat sözleriyle The Sisters of Mercy hayranlarını uğraştıran şarkılardan biri. Çünkü epey kapalı bir şarkı.

Ne anlattığını anlamak güç. Belki tek ipucu var, o da “Sanırım hâlâ Baltimore’da” dizesindeki “Baltimore” göndermesi. Zaten dönen tartışmalarda hep bu dize üzerinde duruluyor. Kimisi, Baltimore’daki bir akıl hastanesinde yatan bir hastanın kast edildiğini iddia ediyor. Kimisiyse şarkının dinsel göndermelerle kurulu olduğunu, bu dizede “hâlâ Baltimore’da” olanın da Tanrı olduğunu söylüyor. Bu da Baltimore Kateşizmi ile (Baltimore Catechism) ilişkilendiriliyor.

Uzun lafın kısası, bu hüzünlü The Sisters of Mercy şarkısının hangi konuda konuştuğu muallak da olsa, şarkıyı dinlemesi çok keyifli. Something Fast, ilk defa canlı çalındığı 20 Ekim 1990 Drogheda (İrlanda) konserinden beri de hemen her The Sisters of Mercy konserinin setlistinde yer alıyor.

* “I think he’s still in Baltimore”

Playlist’in linki burada.

Geçtiğimiz haftanın Pazar Şarkıları’na buradan ulaşabilirsiniz.

İyi pazarlar…