Yoksulluk Kader Olamaz’ın Hikayesi
Vokal: Cem Karaca, Klavyeler: Uğur Dikmen, Gitar: Taner Öngür, Bas: Murat Töz, Davul: Sefa Ulaştır. Prodüktör: Osman Bayşu, Kayıt ve miksaj: Doruk Onatkut.
Evet, hatırladığım kadarıyla albümün künyesi böyle… Birçok yerde çıkış tarihi olarak 1977 yazıyor fakat ben 1976 olarak hatırlıyorum.
Albüm hakkında çok yazıldı, çok paylaşıldı ama önemli bir yanlışı düzeltmem gerekiyor: Albümde bas gitarı Murat Töz çaldı, fakat neredeyse hemen kayıtlardan sonra askere gitti ve yerine Hami Barutçu katıldı. Kapak resmi çekildiğinde Hami Barutçu resimde yer alıyordu… Bu yüzden zaman zaman albümde bas gitarı Hami Barutçu’nun çaldığı sanılıyor.
O yılları bir hatırlayalım: Cem Karaca, Apaşlar, Kardaşlar ve Moğollar dönemlerinden geçmiş; besteciliğinin ve şarkıcılığının iyice olgunlaştığı bir dönem… Dervişan ise artık iyice oturmuş bir grup. Yaşanan hayat çok dinamik; ekip devamlı konserler ve turnelerde… Ülkedeki sosyal ve siyasal ortam sert fakat bilinçli bir mücadele sürüyor. Sol iyice güçleniyor, sendikacılık ülkemizde yaşanan en üst boyutlarda… Bir yandansa milliyetçi cephe hükümetleri halkı ikna edemiyor.
Bu ortamda Cem Karaca tam istim üzerindeydi. Yaşanan hayatın etkisi ile durmadan yeni şarkılar üretiyor, hemen provaları yapıp konserlerde bu yeni şarkıları çalıyorduk. Bu albümdeki şarkıların oluşma şekli genellikle böyleydi, stüdyoya girmeden önce sahnede defalarca çalıp iyice oturttuğumuz şarkılardı bunlar… Burada, Gökhan Aya’nın Bir Cem Karaca Kitabı (Ada Kitap, 1998) ‘ndan bir alıntı yapma gereği duyuyorum:
Bu albüm Cem Karaca’nın ilk ‘gerçek’ albümüydü. Bu açıdan Karaca için önemliydi ama insanların can güvenliklerini korumak zorunda oldukları, sosyo-politik sürtüşmeler ve sağ – sol çatışması uğruna her gün onlarca cenaze kaldırmaktan veya ekonomik darboğaz yüzünden ekmek, yağ, su, gaz, şeker gibi temel ihtiyaçlarını tedarik etmeye çalışmaktan müzik dinlemeye, hem de müziğe hakkını vererek, dikkatli kulaklarla dinlemeye vaktin bulunmadığı bir dönemde yapılmış olması bakımından bambaşka bir sosyal değer ve kalite taşıyordu. Türkiye’deki durum, Dervişan’ın müziğine de olanca yoğunluğu ile yansımıştı. Ortaya çıkan yapıt ise o günlerin müzikalitesinin fersah fersah önündeydi ve bir ‘ konsept albüm ‘ niteliğindeydi. Albüm bilinci, parçaların hemen hepsindeki politik kimlikle örtüşüyor ve ortaya sol menşeili ‘ sosyo-politik bir konsept ‘ albüm çıkıyordu. Dervişan ise performansının doruklarındaydı.
Albümün önemli bir özelliği şuydu: “Yoksulluk Kader Olamaz” isimli şarkının ana melodisinden oluşan bir tema, her şarkıdan önce çalınıyordu. Bu temayı Uğur Dikmen akustik piyano ile çalarken ben de akustik gitarla ona eşlik ediyordum, Cem ise şiirsel bir tavırla gelen şarkının ismini anons ediyordu.
Stüdyo, Galatasaray ve Tünel arasındaki ünlü Suriye Pasajı’nın bulunduğu binanın en üst katında yer alan Doruk Onatkut’un stüdyosuydu. Doruk Onatkut bizden önceki kuşağın önemli bir müzisyeni ve aranjörüydü. Stüdyosu, 16 kanal tascam makine ve şimdi markasını hatırlayamadığım ama o dönem için iyi sayılabilecek bir mikserle dönemin en iyi stüdyolarından biriydi. Elbette her şey analogdu, çünkü o devirde dijital diye bir kavram zaten yoktu…
Albümün açılış şarkısı Nâzım Hikmet’in “Kerem Gibi” şiirine Cem’in yaptığı teatral denilebilecek tarzda bir besteydi. Bu, Nâzım Hikmet şiirlerine en yakışan besteleme tarzı bana göre… Bu açıdan da önemli bir örnektir bu şarkı. Aslında şarkılar hakkında pek yorum yapmak istemezdim, çünkü buna dinleyenler kendileri yorum yapsın isterim. Fakat bazı detayları da anmadan geçmek olmaz…
Her şeyden önce Uğur Dikmen’in bir klavyeci ve aranjör olarak bu albümde üst seviyede bir performans gösterdiğini söylemek gerekiyor. Hammond org, Rhodes E piyano, akustik piyano, Hohner clavinet, Korg ve Moog synthesizer (tabii ki analog) solina strings’ten oluşan ekipmanından harika müzikal neticeler almasını bilen bir müzisyen ve bunu kendini göstermek için değil, şarkıları oluşturmak ve güçlendirmek adına yapan birisi…
Kendimden pek bahsedemeyeceğim, çünkü o sıralarda bas çalmaktan bir süreliğine vazgeçip, elektrik gitar çalıyordum ve o konuda yeni ve tecrübesizdim. Bir Gibson Les Paul Custom gitarım, Mu-tron phaser’im ve Atlantik ampflikatör’üm vardı; zaman zaman da akustik gitar çalıyordum…
Murat Töz, bir Rickenbaker bas gitar çalıyordu, onda da hepimizde olduğu gibi Atlantik ampflikatör vardı – ki bence albümdeki performansı da muhteşem.
Sefa Ulaştır ise bizim kuşağın en iyi davulcularından biridir. Geçenlerde telefonla görüştük, beyaz bir Sonor davulu vardı ve albümde onu çalıyordu; görüşmemizde özellikle Paiste Turbo 206 ride zilinden bahsetti. Belki hemen fark edilmiyor ama aslında dikkatlice dinleyince zilin o güzel sesi gayet iyi duyuluyor sahiden…
Biz, Cem’in pilot okumaları ile birlikte, stüdyoda topluca çaldık (buna hücum kayıt demeyeceğim, çünkü bu bana göre çirkin bir terim). Bence müzisyenlerin birlikte çalarak kayıt yapması en doğru ve doğal kayıt şekli, fakat bunu başarabilmek için grubun kendi içinde bir sound oluşturması gerekiyor. Biz bunu oluşturabilmiş olmalıyız ki bu kayıtlar sadece bir gün sürdü. Ertesi gün Cem şarkıların beşinin vokallerini kaydetti, sonraki gün ise kalan kısmını… Miksaj falan derken hepi topu dört beş gün içinde albüm tamamlanmıştı.
Prodüktörümüz Osman Bayşu’nun sevecen ve muzip tavırları motivasyonumuzu hep yüksek tutmamızı, Doruk Onatkut’un sakin ve olgun çalışama tarzı da kendimizi rahat hissedip işimize konsantre olmamızı sağladı. Onları sevgi ve saygı ile anıyorum..
Şimdi seneler sonra bakınca, Yoksulluk Kader Olamaz‘ın ülkemizde yapılmış önemli albümlerden biri olduğunu görüyorum. Hem progresif rock özelliği taşıması hem de dönemin sosyo-politik atmosferini yansıtması açısından, özgün ve değerli bir albümdü.
Plak Mecmuası’nın 2. sayısında yayınlanmıştır.