The Rolling Stones’un Saykedelik Serüveni

Rolling Stones müziğini tanımlayan esas sözcük bence “eklektizm”dir; Stones, yükselen müzik dalgalarına hep uyum sağlamış, daha doğrusu o dalgaları kendi dilince söyleyerek yükseltmiştir – Stones dalgaları!

The Rolling Stones müziğini nasıl tanımlamak gerek? Bin yıldır bitmeyen ve hiç bitecek gibi de görünmeyen Beatles vs. Stones kıyaslamalarında, bu kıyasın tüm anlamsızlığına karşın her daim Stones cephesinde yer almış biri olarak, bu sorunun cevabını vermekte oldum olası zorlanmışımdır. Harika bir “Gimme Shelter” yorumu da yapmış The Sisters of Mercy’nin efsane vokali Andrew Eldritch’e bir söyleşide “Stones mu, Beatles mı?” diye sorduklarında, “Stones; çünkü rock’n’roll, annelerinizi biraz ürkütmeli!” diye cevap vermişti. Stones’un bir (ve en güzel) dönemi ve her daim sahnesi, gerçekten de oldukça ‘serseri’dir. Fakat Stones müziğini tanımlayan esas sözcük bence “eklektizm”dir; Stones, yükselen müzik dalgalarına hep uyum sağlamış, daha doğrusu o dalgaları kendi dilince söyleyerek yükseltmiştir – Stones dalgaları! 

(1967) The Rolling Stones, Londra’daki Green Park’ta.

1967 yılı, saykedelik diye bir tusunamiye tanık oldu. Burada koca Stones dalgasının da yer alması herhalde hiç sürpriz değildi. 1967’nin hemen başında yayınlanan Between The Buttons, Stones’un ilk büyük sound değişiminin sinyallerini verirken; yıl sonunda yayınlanan Their Satanic Majesties Request ile Stones, daha önceki – bazen garage soslu – rhytm & blues sound’undan oldukça radikal bir şekilde kopuyor, kısa süreliğine de olsa saykedelik rock saflarına katılıyordu. Bu iki plağa daha yakından bakmadan evvel bir antiparantez: Tüm bu tanımlar insanı bazen kısıtlayabiliyor; ancak Stones sound’undaki keskin değişimi anlamak adına kullanmak durumundayız. 

Esasında 1966 yılında çıkardıkları Aftermath ile müziklerine saykedelik unsurları katmaya, yer yer pop sound’una da kaymaya başlamış; enstrüman çeşitliliğini arttırmışlardı. Albümün ABD baskısının açılış parçası “Paint It Black”te sitarı ana enstrüman olarak kullanarak da hem kendi müziklerine hem de tüm pop ve rock müziğe büyük yenilik getirmişlerdi. Between The Buttons, bir anlamda Aftermath‘in devamı gibi seyrederken, Stones müziğindeki çok daha büyük bir değişimin de habercisiydi: Mesela “Ruby Tuesday”i Their Satanic Majesties Request‘e – diyelim “She’s A Rainbow” yerine – koysak, ne kadar sırıtır ki? 

Keith Richards, özyaşam öyküsünü anlattığı Hayat (Pegasus Yayınları, 2013) kitabında şöyle diyor: “1967 bir dönüm noktası, dikişlerin patladığı seneydi. Belanın yaklaştığını hissetmiştik, sonradan arbedeler, sokak kavgaları falan derken bela bizi buldu zaten. Gergin bir hava vardı. Fırtına patlak verecekmiş gibi negatif ve pozitif atomlarla yüklenmişti, nefesimizi tutmuş bir şeylerin paramparça olmasını bekliyorduk.” 

The Rolling Stones, bu heyecanlı seneye aslında 1966 yılında kaydettikleri Between The Buttons‘ı yayınlayarak girdi. Albüm ilk defa 20 Ocak 1967’de, Birleşik Krallık’ta, Decca etiketiyle yayınlandı. Bu versiyonda “Ruby Tuesday” ve “Let’s Spend The Night Together” gibi iki Stones klasiği yer almıyordu; bir 45’lik olarak yayınlanmışlardı. 45’liğin A-yüzünde “Let’s Spend The Night Together” yer alsa da B-yüzündeki “Ruby Tuesday”, boynuz kulağı geçti deyimini karşılayan B-yüzü parçaları arasında rahatlıkla sayılabilir. Albümün bu iki şarkıyı da içeren ABD versiyonu ise sadece iki hafta sonra, 11 Şubat’ta London Records etiketiyle yayınlandı. Between The Buttons‘ın plağını almayı düşünüyorsanız ilk tercihiniz herhalde bu yüzden ABD versiyonu olmalı. Zira “Ruby Tuesday” gibi rengârenk bir melankoli geçidini ıskalamayı istemezsiniz! Glimmer İkizleri, yani Keith Richards & Mick Jagger, imzalı olsa da “Ruby Tuesday” aslında sözlerini Keith Richards’ın yazdığı, müziğine de Brian Jones’un – en çok da şarkıya masalsı bir hava katan flüt sesiyle – büyük katkı sunduğu bir şarkı. Şarkıda Keith Richards ve Bill Wyman da birlikte kontrbas çalıyorlar, bu da ilginç bir anektod: Enstrümanın klavyesi Bill Wyman’a emanetken, telleri çeken Keith Richards’mış.

Between The Buttons‘ın hem ABD hem de Birleşik Krallık versiyonlarında yer alan şarkılardan en dikkat çekeni herhalde “My Obsession”dır. The Beach Boys’un esas elemanı Brian Wilson, bu şarkının en sevdiği Stones şarkısı olduğunu söyler. Şarkının miksajı esnasında da stüdyoda bulunmuş; “Orada otururken nasıl bir enerji ve heyecan hissettiğimi iyi hatırlıyorum,” diye anlatıyor. 

Aslında sadece “My Obsession” şarkısında değil, albümün tamamında o enerji ve heyecan hissedilir. Bir müzik holünde, bir grup büyülü adam rock’n’roll yapıyor gibidir. 

1967 yılı pek çok grup için altın yıl olmuştu. Rolling Stones da yıla Between The Buttons ile harika girmişti ama sonrasında işler bir anda sarpa sardı. 12 Şubat günü, polisler Keith Richards’ın Redlands’teki evini bastı ve evdekileri (Keith Richards ve Mick Jagger dahil) uyuşturucu bulundurmak suçlamasıyla gözaltına aldı. Mayıs ayında ise Brian Jones’un evi basıldı ve o da aynı suçlamayla göz altına alındı. Olay, sıradan bir narkotik mevzusundan fazlasıydı. İngiliz muhafazakarlığı yükselen rock’n’roll gençliğine sopa göstermek niyetindeydi; nitekim, tüm bu baskınlarda polis basına da önceden haber verip grubu zor durumda bırakmaya çalışmıştı. Ancak bu iş pek de tutmamıştı çünkü Brian Jones’un evini basın, polisten yaklaşık beş dakika önce gelince danışıklı dövüş fena halde ayyuka çıktı! Ortaya bu rock’n’roll yıldızlarını kodese tıkacak güçlü deliller de koyamamışlardı aslında. Yine de Mick Jagger ve Keith Richards’ın mahkemelerinin neticesi hapis cezası oldu. Neyse ki Mick de Keith de hapishanede yalnızca birer gün kalıp kefaletle serbest kaldılar. “Yargıç sayesinde bir gecede halk kahramanı oldum,” diye yazıyor Keith Richards otobiyografisinde, “O gün bugündür o role layık olmaya çalışıyorum.” 

Mick Jagger ve Keith Richards mahkemeye götürülüyor.

Gerçekten de bu olay Stones için müthiş bir reklam kampanyasına dönüşmüştü. Grup, gençlerin gözünde hepten parladı. Fakat iktidarın ve polisin gözünde birincil hedef olduklarının ortaya çıkması onları germiyor değildi. Üstelik grup içi sorunlar da yaşıyorlardı: Brian Jones’un gitgide dengesizleşen ruh hali, yalnızca sevgilisi Anita Pallenberg’le olan ilişkisine değil grupla ilişkisine de zarar veriyordu. Mick, Keith ve Brian arasında açık bir gerilim vardı; kısa zaman sonra Anita, Brian’dan ayrılıp Keith ile birlikte olmaya başlayınca ipler hepten gerilecekti. O dönem grubun basçısı olan Bill Wyman ise amiyane tabirle üçüne birden ‘kurulmuştu’ ve bu konuda yalnız değildi: Stones’un yükselişinde büyük emeği olan yapımcı ve menajer Andrew Loog Oldham da tıpkı Bill Wyman gibi bu üçlünün düzensizliğinden, bir türlü kafalarını albüme verememesinden, stüdyoya bir sürü insan getirmesinden bıkmıştı. Bir gün canına tak etti ve grubu bırakıp gitti! Gerçi Keith Richards’a sorarsanız Anrew Oldham biraz havalara girmiş, Mick’le araları gerilmişti ve Mick onu kovmuştu. Her ne olmuşsa, Rolling Stones bir anda menejersiz ve yapımcısız kalmıştı! 

İşte, Stones tarihinin en tartışmalı albümü Their Satanic Majesties Request‘in kayıtları böyle kavga gürültü arasında, yapımcısız gerçekleşti. Şubatta başlayan kayıtlar ekim ayında tamamlandığında Beatles haziran ayında yayınladığı Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band ile çoktan ortalığı silip süpürmüştü. Their Satanic Majesties Request, hem ABD’de hem de Birleşik Krallık’ta aynı şarkı listesiyle çıkan ilk Rolling Stones plağı olarak 8 Aralık günü Decca etiketiyle yayınlandığında Sgt. Pepper’s ile kıyaslanmaktan kurtulamadı. Albüm listelere ilk sıralardan girse de kısa zamanda düşüşe geçti; grubun hayranlarının hissettiği, büyük bir hayal kırıklığıydı. Pek çok eleştirmen gibi onlar da albümü Sgt. Pepper’s‘ın olmamış bir kardeşi gibi gördüler. Sound benziyordu, kapak fotoğrafı benziyordu… ama onun aksine, Stones’un albümündeki şarkıların yarısı doğru dürüst düzenlenmemiş, dinleyiciye bir şey söylemeyen şarkılardı! Açıkçası Stones üyeleri de çıkardıkları işten hiç tatmin olmamışlardı. 

Bununla beraber, albümü kaplayan saykedelik atmosferi, Afrika’dan kopup gelmiş ritimleri ve orkestrasyonu oldukça sevenler de olmuştu – hâlâ da varlar! Doğrusu, ben de Their Satanic Majesties Request‘in biraz aşırı eleştirildiği kanaatindeyim. Bir defa, Sgt. Pepper’s ile kıyaslamayı anlamsız buluyorum. Her ne kadar benzer sound’a sahip olsalar da Stones’un albümü adıyla bile çok daha agresif bir tavra işaret ediyor. Ayrıca, Their Satanic Majesties Request‘e çöp muamelesi yapmak “She’s A Rainbow” gibi harika bir saykedelik-pop şarkısına ya da Brian Jones’un şahane Mellotron kullandığı Pink Floyd-vari “2000 Light Years From Home”a haksızlık değil mi? 

Their Satanic Majesties Request birçok açıdan Stones için talihsiz bir zamanın ürünüydü ve evet, Stones’a en benzemeyen Stones albümüydü. Nitekim bundan sonra Rolling Stones saykedelik müzikten kaçarcasına uzaklaşıp hemen o eski bluesy sound’una dönmüş, Beggars Banquet gibi harika bir albüm çıkarmıştı. Yine de bir Rolling Stones albümü olarak düşünülmezse Their Satanic Majesties Request 1967’nin ruhuna uygun, iyi bir işti.

İşte, The Rolling Stones için 1967 yılı böyle geçmişti: Between The Buttons gibi harika bir albüm yayınladıktan hemen sonra başlayan dağdağalı süreç, ortaya Their Satanic Majesties gibi alışıldık Stones sound’undan oldukça uzak ama bir o kadar da enteresan bir albüm çıkarmıştı. Başta bahsettiğimiz Stones eklektizminin belki de Stones’un kendi sound’undan vazgeçtiği biricik örneği, işte bu albümdür. Between The Buttons ise Rolling Stones farklı müzikleri kendi sesiyle söyledi mi ortaya nasıl harikaların çıkabildiğinin en büyük kanıtlarındandır!  

 

Plak Mecmuası’nın 1. sayısında yayınlanmıştır.