‘Kind of Blue’: Caz’ın Citizen Kane’i | Murat Beşer

YAZI DİZİSİ İNSANLIĞIN BÜYÜK ESERLERİ

‘Kind of Blue’dan sonra müzikte bir kuantum sıçraması yaşandı ve modal caz’ın zirvesine çıkıldı

Hakkında yapılan övgülerin hepsini, hatta çok daha fazlasını hak eden az albüm vardır. Bunlardan az sayıdaki albümden biri de kesinlikle Miles Davis’in 1959 tarihli Kind of Blue albümüdür.

1959 yılı sihirli bir yıldı. Edebiyattan sinemaya herkes için değişim yılı olmakla birlikte, müzik dünyası için dev adımların atıldığı bir tarihsel dönemeçti. Siyasette ve ekonomide de köklü değişimler yaşanıyordu. 

Miles Davis, George Russell ile olan ilişkisi sayesinde birkaç yıldır doğaçlama müziğine ilgi duymuş, 1957 yılının Aralık ayında Paris’e yaptığı bir yolculuk sırasında potansiyelini ölçme fırsatı bulmuştu. Burada Fransız müzisyenlerle üç hafta çalmış, Louis Malle’in Ascenseur pour l’Echafaud (1958) adlı filmine müzik yapmıştı. Bundan bir yıl sonra ise Gil Evans ile çalışmış, Porgy & Bess (1959) albümünü kaydetmiş, böylece Kind of Blue için gereken tüm temeli atmıştı. Ayrıca albüm için gereken müzisyenleri de gözüne kestirmiş vaziyetteydi. Albümün anahtarı, Miles’ın topladığı gruptu. 

Miles, Kind of Blue’yu piyanist Bill Evans’ın üzerine kuracaktı. Birçok parçanın can alıcı yerlerinde Bill Evans’ın sihirli parmaklarını duyacaktık. Bill Evans dışında Kind of Blue’da çalacak isimler ise şöyleydi: Tenor saksofoncu John Coltrane, alto saksofoncu Cannonball Adderley, davulcu Jimmy Cobb, basçı Paul Chambers, bir parçada da piyanist Wynton Kelly; tüm aktörler yıldızdı ama Kind of Blue’nun kendisi kuyruklu yıldız olacaktı!

Soldan sağa: John Coltrane, Cannonball Adderley, Miles Davis, Bill Evans

‘Kind of Blue’daki beş parçanın toplam iki oturumda ve sadece altı kayıtta tamamlandığı düşünülürse, müzisyenlerin ne kadar üst seviyede çaldığı anlaşılır

Miles’ın firması Columbia bu albüm için Miles ile birkaç bin dolarlık sözleşme uzatmış; üzerine dokuz saatlik stüdyo süresi yazmış, yanında da dört kaset makarası ve bir piyano akortçusu ücreti koymuştu. Albüm zamanına göre oldukça şaşırtıcı bir şekilde vücuda gelmişti. Ekip, akustik rezonansı nedeniyle bir Yunan Ortodoks kilisesinden restore edilen 30. Cadde’deki Columbia stüdyosunda, 1959 yılının Mart ve Nisan aylarında olmak üzere iki kez toplanmış; 2 Mart günü yapılan ilk oturumda “So What”, “Freddie Freeloader” ve “Blue in Green” şarkılarını, ikincisinde ise “All Blues” ve “Flamenco Sketches” şarkılarını kaydetmişti.

Beş parçanın toplam iki oturumda ve sadece altı kayıtta tamamlandığı düşünülürse, müzisyenlerin ne kadar üst seviyede çaldığı anlaşılır. Mamafih parçalardan üçü yanlış tonda kaydedilmiş, sonraki kayıtlarda elden geçirilmişti.

“Kind of Blue” 15 Ağustos 1959’’da yayınlandıktan sonra, Downbeat dergisi tarafından nadiren verilen bir puana layık görülmüştü: 5 yıldız, yani tam puan. Yazıda “Çok basit ama etkili cihazlar kullanan Miles, olağanüstü güzellik ve hassasiyetten oluşan bir albüm yarattı. Bu, Miles’ın güzel ruhu,” demişlerdi. Aslında sadece Miles’ın değil, albümdeki tüm müzisyenlerin soloları, dinleyen tüm kulaklara şölen çektirdiği gibi hafızalarda da yer etti. 

Hemen ardından Melody Maker dergisinin okur anketi tarihinde ilk kez Louis Armstrong “Dünyanın En Büyük Trompetçisi” unvanını kaybetmiş, unvanın yeni sahibi Miles olmuştu. Jazz Journal dergisinden Kennedy Brown ise “Bu albüm aynı zamanda cazın gelişeceğinin bir göstergesi,” diye yazmıştı. 

Ancak değerlendirmeler karşısında “Eleştirmenler hakkımda ister iyi desinler, ister kötü; hiç umurumda değil. En büyük eleştirmenim yine benim ve kötü olduğunu düşündüğüm hiçbir şeyi çalmayacak kadar da kibirliyim,” diyen mal sahibi trompetçi Miles, görüldüğü üzere hiç mütevazı değildi.

Miles, standart akor kalıplarından bunalmış solistlere istedikleri gibi doğaçlama şansı verdiğinde ortaya ne çıkacağını duymak istiyordu 

Zekayla kurnazlığı birleştiren, müzik tarihinin en ‘çakal’ müzisyenlerden biriydi Miles. Her zamanki gibi bu oturumu da önceden parça provaları yapmadan tasarlamıştı. Parçaların ölçüsünü ve melodi hatlarını kayda girilmeden az önce koymuştu müzisyenlerin önüne. Gördüklerini doğaçlamalarla çalmalarını istemişti. Evans dışında hiçbiri neler olup biteceğinden haberdar değildi. Hatta diğer piyanist Kelly, piyanoda Evans’ın oturduğunu gördüğünde şaşırmıştı. İşte kayıtlar böylesine doğaçlama gelişmişti. Miles, standart akor kalıplarından bunalmış solistlere istedikleri gibi doğaçlama şansı verdiğinde ortaya ne çıkacağını duymak istiyordu. Onu böyle davranmaya iten şey ise ‘be-bop’ tarzının artık yaratıcılığı öldürdüğünü düşünmesiydi.   

Kind of Blue’dan sonra müzikte bir kuantum sıçraması yaşandı ve ‘modal caz’ın zirvesine çıkıldı. Birileri onun için “cazın Citizen Kane’i” demişti. Bu, doğrudur. Kind of Blue, ezberleri bozmuştu. Bu modal manifestosundan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Öyle ki albüm, yıllar sonra, Amerikan Kongre Kütüphanesi tarafından caz müziği tarihinin en iyi albümü olarak kayıt ve koruma altına alınacaktı.

Bundan tam 61 yıl önce, 1959 yılının Ağustos ayında piyasaya sürülen Kind of Blue’nun kalabalıklar tarafından halen popüler bir albüm olarak memnuniyetle karşılanmasının bir nedeni de kolay dinlenebilir olması. Babadan, dededen plak kalanlar bilir; onlarca, yüzlerce klasik ya da ‘oldies’ plağının arasında farklı birkaç örnekten biri mutlaka Kind of Blue’dur. Siz de rahatlıkla fon müziği olarak çalabilirsiniz bu plağı, ancak kulak kesilirseniz, kazancınız çok büyük olur. 

Siz yine de bu plağa müze vitrinlerinde sergilenen bir sanat parçası gibi yaklaşmayın. Evinizde yoksa gidin bir tane edinin ve tepe tepe dinleyin. Edebiyat hastasının elindeki Karamazov Kardeşler, sinefilin listesindeki 12 Kızgın Adam (1957), Hristiyan’ın evindeki İncil, Marksist’in masasındaki Kapital neyse, caz dinleyicisinin koleksiyonundaki Kind of Blue da odur. 

Kind of Blue sayısız insan için çıkılan uzun caz yolculuğunda ilk istasyon oldu, olmaya da devam ediyor.